Advertisement

1970’li ve 1980’li yıllarda çıkan borç krizlerinin tümü gelişmekte olan ülkelerde yaşanmıştı. O yıllarda, Türkiye de dahil, tüm Latin Amerika ve Kuzey Afrika ülkeleri bir ya da birden fazla borç krizine girdiler. Borçlar gelişmiş ülkelerden alınmıştı. IMF ve Dünya Bankası devreye girdi. Ekonomik uyum programları uygulamaya kondu. Borçlar ödendi. Hiçbir gelişmiş ülke ekonomisi bu krizlerden o denli etkilenmedi. Şimdi yaşanan kriz gelişmiş ülkelerde. Başta Euro Bölgesi ekonomileri olmak üzere, onlar da borç krizi yaşıyor. IMF yine devrede. Ama, IMF’nin gelişmiş ülkeler üzerindeki etkisi çok daha sınırlı. Ayrıca, kriz gelişmiş ülkelerle sınırlı kalmıyor, gelişmekte olan ülkeler de olumsuz etkileniyor. Dolayısıyla, 1990 yılı öncesi krizler bölgesel olurken, şimdiki gelişmiş ülke krizleri küresel bir hal alıyor.

ROLLER DEĞİŞTİ

Rakamlar çarpıcı. IMF verilerine göre, gelişmiş ülkelerde kamu borcu/milli gelir oranı 2011 yılında yüzde 106 olmuş. Bu oranın bu yıl yüzde 110, gelecek yıl yüzde 112 olacağı tahmin ediliyor. Buna karşılık, gelişmekte olan ülkelerde kamu borcu/milli gelir oranı 2011 yılında yüzde 36 olmuş. Bu oranın bu yıl yüzde 34’e, gelecek yıl ise yüzde 33’e gerilemesi bekleniyor. 1990 yılı öncesi roller tersyüz olmuş. Gelişmiş ülkelerde durum daha da bozulurken, gelişmekte olanlarda durum daha da düzeliyor. Dünyanın en büyük gelişmiş ekonomileri borç batağı içinde. Kamu borcu/milli gelir oranı Japonya’da yüzde 230, Amerika’da yüzde 103, Euro Bölgesi’nde yüzde 88. Halbuki, Euro kullanmanın şartı bu oranın azami yüzde 60 olmasıydı! Gelişmişler arasında borç/milli gelir oranı en iyi ülkeler yüzde 81 ile Almanya, yüzde 82 ile İngiltere ve yüzde 85 ile Kanada. En iyileri bile gelişmekte olanların en kötülerinden daha kötü. Bu oranlar gelişmekte olan ekonomilerde görüldüğünde, borçlar yeniden yapılandırılırdı. Gelişmiş ekonomilerin iki önemli ayrıcalığı var: Birincisi, gelişmişler küresel düzeyde rezerv para basmalarının nimetlerinden yararlanıyorlar. Bir diğer ayrıcalık, Çin’e olan borçlar dışında, borçlarının çok önemli bir bölümü birbirlerinin yatırımcılarına. Çin bugünden daha güçlü olsaydı, bu krizin gidişatı çok farklı olabilirdi.

BÜYÜME BEKLENTİLERİ BOZULUYOR

Borç krizlerinin en önemli yansıması daima potansiyel altı büyüme ya da ekonomik küçülmedir. Tüm ayrıcalıklarına rağmen, gelişmiş ülkeler de bu değişmez kuralı değiştiremiyorlar. IMF verilerine göre, gelişmişlerdeki ortalama büyüme 2011 yılında yüzde 1.6 oldu. Büyümenin bu yıl yüzde 1.4’e gerileyeceği bekleniyor. Buna karşılık, gelişmekte olan ülkelerde ortalama ekonomik büyüme geçen yıl yüzde 6.2 olmuştu. Bu yıl büyümenin yüzde 5.6’ya gerileyeceği tahmin ediliyor. Bu oranın iki yıl önce yüzde 8’e yaklaştığı düşünülürse, gelişmiş ekonomilerin sorunlarının, sınırlı da olsa, gelişmekte olan ülkeleri de etkilediği çok açık. IMF de dahil, birçok uluslararası kuruluş küresel büyüme tahminlerini her geçen gün düşürüyor. Yani, her geçen gün büyümeye yönelik beklentiler bozuluyor. Bozulmanın nedeni Euro Bölgesi’nin sorunlarının kalıcı bir çözüm sürecine girememiş olması, Amerikan ekonomisine yönelik kaygılar ve gelişmiş ekonomilerin gelişmekte olanlar üzerindeki olumsuz etkileri. Tünelin sonunda ışığın göründüğü yönünde henüz inandırıcı bir kanıt yok.