Advertisement

Finansal piyasalarda para kazanmayı azamide tutma değil, para kaybetmeyi asgaride tutabilme dönemi. O nedenle, bazı Avrupa ülkelerinde göreli olarak kısa vadeli devlet bonolarının getirişi negatif. Alternatifi, borçlarını ödemeyebilecek başka ülkelerin bonolarına yatırım yapıp yıllık yüzde 7 kazanayım derken, ana parayı da kaybetmek.
İki yıl vadeli bono piyasasında Almanya'nın yıllık faizi yüzde -0.06, Hollanda'nın faizi yüzde -0.002 civarında. Buna karşılık, aynı vadede İspanya'nın yıllık faizi yüzde 6.62, İtalya'nınki yüzde 4.7 civarında. Avrupa ekonomik açıdan kuzey-güney hattında bölünmüş durumda. Euro'nun bu haliyle devamı için kuzeyin güneyi kurtarması gerekiyor.

ZAMAN KAZANMAKTAN BAŞKA NE BAŞARILDI?
Geçenlerde kredi derecelendirme kuruluşlarından biri Almanya, Hollanda ve Lüksemburg'un AAA olan notunun "durağan" görünümünü "negatif" yaptı. Yani, "Böyle giderse, bu ülkeler AAA olan kredi notunu ileride kaybetme riski ile karşı karşıyalar" dedi. Risk, Euro'nun sağlam ülkelerinin sallanan ülkeleri kurtarmak zorunda kalması ve kendi ekonomilerindeki dengeleri de bozmaları. Euro Bölgesi'nde kredi notu AAA olup görünümü durağan olan tek ülke Finlandiya kaldı. Onlar da kurtarma operasyonlarından mümkün olabildiğince uzak kalmaya çalışıyorlar.
Avrupa giderek köşeye sıkışıyor. Güney kurtarılmaya muhtaç. Kuzey kurtarma maliyetini ödemeye kalktığında, kendisini de batırabilecek. Çünkü, maliyet çok büyük. Çaresizlik içinde, daha önce oluşturulan kurtarma fonlarının faizleri çok yüksek olan ülkelerin bonolarını satın alması isteniyor. Yetmezse, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) da bu ülkelerin bonolarını alması için baskı yapılıyor.
2009 yılının başından bu yana ECB faizleri yükselen ülkelerin bonolarını alıyor. Önceleri portföyünde 100 milyar Euro kadar para politikasına yönelik devlet bonosu bulunduran ECB'nin bu yılın haziran ayı sonu itibarıyla portföyündeki devlet bonosu büyüklüğü 600 milyar Euro'yu aştı. Bu bonoların çok büyük bir bölümü Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İtalya'ya ait. Piyasadan bono alarak ECB hiçbir ülkenin faizlerinin orta dönemde artmasına engel olamadı. Bugünlerde 10 yıl vadeli bonolarda Yunanistan'ın yıllık faizi yüzde 30'a yakın, Portekiz'in faizi yüzde 11 in üzerinde, İspanya'nın faizi yüzde 7.5'in üzerine çıktı. İtalya'nınki ise yüzde 6.5'e yaklaşıyor. Aynı vadede Almanya'nın yıllık faizi yüzde 1.2'nin altında.
Çeşitli mekanizmalarla ECB bilanço büyüklüğünü 2007 yılı sonunda 1.5 trilyon Euro'dan bu yılın haziran ayı sonunda 3 trilyon Euro'nun üzerine getirdi. "Ne başardı?" diye sorarsanız, Euro'nun önlenemez akıbetini geciktirmekten başka bir şey yapamadı, köklü önlemler için zaman kazandırdı. Kazanılan zaman iyi kullanıldı mı? Hayır!

FAZLA KAŞIRSAN YARA OLUP KANAR
Kurtarma fonları faizleri yükselen ülkelerin bonolarını alırsa, sonuç değişmeyecek. Belki, biraz daha zaman kazanılabilecek. Ama, para çarçur edilmiş olacak. Kaldı ki, kurtarma fonlarındaki şu andaki kullanılabilir para ECB nin bu amaçla bastığı 500 milyar Euro dan da az. Galiba, amaçlanan, kalıcı çözüm üretmek değil, zaman kazanmaya devam etmek. Sorunların kendiliğinden ortadan kalkacağı umuluyor.
Daha fazla para basmaya davet edilen bir başka merkez bankası Amerikan Merkez Bankası (FED). Onların üzerinde de farklı nedenlerle baskı artıyor. Son 4 yılda ECB bilançosunu ikiye katlarken, FED üçe katladı. O da umulanı gerçekleştiremedi.
Kısacası, Avrupa ve Amerika para politikasını çok kaşıdı. Ama, kaşıntı geçmedi. Daha fazla kaşıdıklarında, para politikasında yaralar meydana gelip kanayacak.
Bir seyahatim dolayısıyla yazılarıma bir süre ara veriyorum.