Advertisement

Dünkü yazıda bütçe dengesini tutturabilmek için bir kereye mahsus gelirlerle dolaylı vergi oranlarındaki artışlara abanıldığı, buna karşılık faiz dışı harcamalarda hiçbir esnekliğin olmadığı vurgulanmıştı. Aşağıdaki tablo bu yargıyı tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor.
Bütçe verilerinin birbiriyle tutarlı olması için tablonun oluşturulmasında 2004 yılı ve sonrası verileri kullanıldı. Bütçenin çeşitli kalemlerindeki nominal artışlar tüketici fiyat endeksindeki yıllık ortalama değişmeler kullanılarak enflasyondan arındırıldı.

TESPİTLER
Birinci tespit: Faiz dışı harcamalar her yıl enflasyonun üzerinde artıyor.
İkinci tespit: 2005, 2010 ve 2011 yılları dışarıda bırakılırsa, faiz dışı harcamalardaki reel artışlar vergi gelirlerindeki reel artışların daima üzerinde gerçekleşiyor.
Üçüncü tespit: Toplam harcamalardaki reel artışı geçen yıla kadar törpüleyen faiz harcamalarındaki reel düşüşler oldu.
Dördüncü tespit: 2003 yılından beri faiz harcamaları reel olarak düşerken, bu yılın ilk sekiz ayında geçen yılın aynı dönemine göre faiz harcamaları reel olarak arttı.
Beşinci tespit: Faiz dışı harcamalardaki reel artışların üzerinde vergi gelirlerindeki reel artışların olduğu dönemler hep bir kereye mahsus vergi geliri elde edildiği yıllar. Yani, ekonomik büyüme ne olursa olsun, vergi gelirlerindeki reel artışlar faiz dışı harcamalardaki reel artışlara yetişemiyor.
Altıncı tespit: 2010 ve 2011 yılında olmayıp da bu yılki bütçe dengesini kötüleştiren üç neden var: 1. Faiz dışı harcamaların yüzde 6'nın üzerinde reel olarak artması, 2. Faiz harcamalarının da yüzde 4.5 gibi reel olarak artması ve 3. Bu yıl bir kereye mahsus vergi kaynağı bulunamadığından vergi gelirlerinin reel olarak yüzde 1.6 gerilemesi.

ŞİMDİYE KADARKİ ÇÖZÜMLER ÇÖZÜM DEĞİLDİ
Bu resim sürdürülebilir değil. Çözüm, ne vergi oranlarını artırmak, ne yeni vergiler bulmak, ne bir kereye mahsus vergi gelirlerini artırabilmek, ne de özelleştirme gibi kalemlerden vergi dışı gelirleri artırmaya çalışmak. Bunların hepsi, 2010 ve 2011 yıllarında olduğu gibi, herhangi bir yıl bütçe dengesini çok parlakmış gibi gösterebilir. Ama, sürdürülebilir olamaz. Bu gerçeği bu yıl görüyoruz. Çözüm, bütçe dengesinin yapısal sorunu olan harcamalardaki katılığın giderilmesi. Faiz dışı harcamalardaki bu boyuttaki reel artışların durdurulması.

Geçenlerde ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı bu yıl bütçe açığının milli gelire oranının hedeflenen yüzde 1.5 yerine yüzde 2.5 olacağını açıkladı. Eylül verilerini görmeden tahmin yapmak tehlikeli, ama ekonomik büyümenin tahminlerin altında kalabileceği varsayımı altında, bu oranın yüzde 3'ü dahi geçmesi şaşırtıcı olmaz. Böyle bir oran şimdilik panik yapılacak bir düzey değil. Ama, bütçe dengesinin yapısal sorunu giderilemediğinde, bu oran gelecek yıllardaki bütçe açıklarının büyüklüğünün korkutucu boyutlara gelebileceğinin işareti. Bunu önlemeye yönelik palyatif önlemler ise ekonomideki çarpıklığı artırmaktan öteye gidemez.