Advertisement

2001 krizinin hemen ertesinde para politikasının ana hedefi "fiyat istikrarının sağlanması ve korunması" olarak belirlendi. Bu yöndeki çabalar maliye politikalarının da yardımıyla yıllık enflasyonun tek hanelere inmesinde başrolü oynadı. Bu hedef hâlâ Merkez Bankası'nın internet sitesinin başında yazıyor.
Fiyat istikrarının sağlanması ve korunması yönündeki çabalar para politikasının kılavuzunun "enflasyon hedeflemesi" olması yoluyla uygulamaya geçti. İşin başında şanssızlıklar oldu. Dış konjonktür bazen yardımcı olmadı. Dışsal etkenler nedeniyle enflasyondaki geçici artışlar dışarıda bırakılırsa, yıllık enflasyon 2004 yılından bu yana tek hanelerde kaldı. Açık enflasyon hedeflemesine geçildiğinden bu yana, yaklaşık 7 yıla yakın bir deneyimden sonra kendimize güven gelmiş olacak ki, para politikasının hedefini çoğaltıyoruz.

ENFLASYON RİSKİ YOK MU?
Önce, "Fiyat istikrarı kadar finansal istikrar da önemlidir" diyerek para politikası, enflasyon hedefini biraz boşlayıp dış finansman ihtiyacını azaltmaya yönelik olarak cari işlemler açığının kontrolüne odaklandı. O dönemde enflasyon başını kaldırdı. Enflasyon hedefine yeniden vurgu yapılmaya başlandı.
Dış finansman ihtiyacının azaltılması, ekonomik büyümeden feragat etmek demekti. Bir noktada, büyümenin düştüğü düzey yeterli bulundu ki, para politikasında ayağın frenden çekildiği söylendi. Demek ki, bir noktada ekonomik büyüme de para politikasının hedeflerinden biri oldu.
Nisan ayından bu yana Türkiye ekonomisine giren dış finansman, cari işlemler açığının finansmanı için gereken meblağın neredeyse iki katına ulaştı. Dış finansmanda bir sorun olmadığı anlaşılıyor. Böyle bir dönemde kredi derecelendirme kuruluşlarından birinin Türkiye'nin kredi notunu "Yatırım yapılabilir" düzeye çıkartması yurtdışından sermaye girişlerinin hızlanabileceği kuşkusunu yarattı.
Merkez Bankası yetkilileri, artabilecek yabancı sermaye girişlerinin TL'nin değeri üzerinde yatabileceği olumsuzluklarla mücadele edebilecek durumda olduklarını açıkladı. Daha da ileri giderek, reel döviz kurunun denge kurundan çok uzaklaşması durumunda, para politikasının müdahale edebileceğinden söz edilmeye başlandı. Demek ki, para politikasının artık reel döviz kuru hedefi de var.
Enflasyon hedefinden sonra, cari işlemler dengesi hedefi, ekonomik büyüme hedefi ve reel döviz kuru hedefi gündeme geldi. Merkez bankacıların standart bir söylevi vardır: Fiyat istikrarı hedefiyle çelişmediği sürece para politikası başka hedeflere odaklanabilir. Hedefleri bu kadar artırdığımıza göre, fiyat istikrarını sağladığımız ve fiyat istikrarına yönelik bir risk görmediğimiz anlaşılıyor.

ARAÇ BİR, HEDEF ÇOK
Yıllık yüzde 7 civarında bir enflasyon düzeyini fiyat istikrarının sağlanmış olduğu yönünde yorumlamak çok yanlış. Türkiye'de enflasyon, ticaret yaptığımız ülkelerin ortalama enflasyonunun iki katından fazla. Nominal kurlar değişmese dahi, Türk Lirası yılda yüzde 5 civarında reel değer kazanıyor. Merkez Bankası'nın söz ettiği reel kurun denge düzeyi ne olursa olsun, bir noktada para politikasının reel döviz kuruna endekslenmesi kaçınılmaz olabilir. O noktada, başta enflasyon hedefi olmak üzere diğer bütün hedefler dışlanmış demektir.
Bu kadar çok hedefin arkasında koşan bir para otoritesinin sanki elinde birden fazla aracı varmış gibi bir izlenim verilmek isteniyor. Bu da yanıltıcı. Para politikasında tek bir araç vardır: Para. Paranın miktarı farklı yollarla değiştirilebilir. Farklı yollar paranın ekonomiye giriş kanallarının farklı olması anlamına gelir. Ama hedefler yelpazesindeki makro ekonomik büyüklükleri yalnızca "para" etkiler, paranın ekonomiye girdiği kanallar değil.