Advertisement
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ortalama büyüme eksi. Çeşitli göstergeler AB ülkelerinde ekonomide küçülmenin devam ettiğini gösteriyor. Ekonomik küçülme, vergi gelirlerinin düşmekte olduğunun habercisi. Vergi gelirleri düşerken, ekonomiyi canlandırabilmek için devlet harcamalarının artırılması, en azından kısılmaması gündemde. Zaten büyük olan bütçe açıklarının ileride daha da büyümesi kaçınılmaz.
Sorun burada da bitmiyor. Artan bütçe açıkları borçlanma ihtiyacını artırıyor. AB ülkelerinde borçluluk zaten çok yüksek. Artan borçlanma ihtiyacı borçluluğu daha da artırıyor. Artan borçluluk birçok ülkede çok yüksek maliyetlerle karşılanabiliyor. Faiz giderleri giderek artıyor. Sonuçta, düşen vergi gelirleri ve artan faiz giderleri ile ekonomik birimler ileride ödeyecekleri vergilerin artacağı beklentisi içine giriyor. Özel kesim ileride üstleneceklerini bekledikleri yükü bugünkü tüketim ve yatırım harcamalarını kısarak karşılamaya çalışıyor. Ekonomilerin daha da küçülmeleri söz konusu oluyor.
Finans piyasaları bu resmi gördüğünde artan borçlanma ihtiyacının karşılanması giderek güçleşiyor. Faizler artıyor. Ek borçlanma zorlaşıyor. Eskiden alınan borçların çevrilmesi (borçların yeni borçlanmayla ödenmesi) sorun olmaya başlıyor. Bu durum yalnızca Yunanistan, Portekiz ya da İspanya'ya özel değil. Artık tüm Euro Bölgesi için sorun aynı: Ekonomik büyüme gerçekleşmeden Euro bölgesi ekonomilerinin ve Euro'nun geleceği karanlık kalmaya devam ediyor. Çıkmazlardan biri bu.

KAZAN-KAZAN PROJESİ ÇÖKTÜ

AB "Beraberlikten kuvvet doğar" anlayışıyla oluşmuştu. Gerçekten de, AB'nin güçlü ülkeleri göreli olarak daha az güçlü ülkelerini kalkındırmakta başarılı oldu. Akdeniz kıyısındaki ülkeler AB sayesinde kendi başlarına başaramayacakları refah düzeyine ulaştı. Birliğin zaten güçlü ülkeleri göreli olarak güçsüzleri yanlarına alarak dünya siyasetinde daha etkili oldu. AB projesi "kazan-kazan" projesi haline geldi. Kaybeden yoktu, herkes kazanıyordu.
2008 yılının ikinci yarısında derinleşen küresel kriz "kazan-kazan" projesinin sonsuza kadar devam edemeyeceğini gösterdi. Birlik, ülke ekonomilerini giderek birbirlerine daha da yaklaştıracağına, birbirlerinden daha da uzaklaşmalarının mekanizmasına dönüştü. Parasal birlik, refahı artıran bir mekanizma olmaktan çıkıp ülke ekonomilerinin yeniden birbirlerine yaklaşmalarının engeli haline geldi.

YAPIŞKAN ARTIK YAPIŞTIRMIYOR

Dikkat edilirse, zor duruma düşen ülkelere dayatılan önlemlerin hepsi nominal ücretlerin düşürülmesini, sosyal güvenlik yardımlarının nominal olarak azaltılmasını, kısacası son 30 yıldır elde edilen reel kazançların geri alınmasını içeriyor. Bu durumda birlik içinde kalınmasının ülkeler için fazla bir anlamı kalmıyor. Birlik içinde kalıp fakirleşmek mi, yoksa birlik dışında kalıp fakirleşmek mi daha iyi? Hangi konumda daha az fakirleşerek bugünkü sorunlar aşılabilir? Bu soruların yanıtı ülkeden ülkeye değişebilse de, içinde yaşanan sorunlar AB'yi AB yapan yapışkanın artık yapıştırma özelliğini kaybettiğini gösteriyor. AB içinde ayrılma (kopma) eğilimleri artıyor.
Sorun giderek Euro Bölgesi sorunu olmaktan çıkıp AB'nin sorunu olmaya başladı. Birlik bütçesinin görüşülmesi sırasında yaşanan görüş ayrılıkları bu eğilimin göstergesi. Euro içinde olmayıp AB'nin en büyük ekonomilerinden İngiltere, AB içinde Euro'nun sorunlarını üstlenen bir konuma girmek istemiyor. Euro içindeki ülkeler ayrılırken, yaşanan sorunlar Euro kullanan ve kullanmayan ülkeler arasındaki bağı da koparmaya başladı. Yapışkan, yapıştırma özelliğini kaybettikçe AB'nin sorunlarını aşması daha da güçleşiyor. Avrupa'nın çıkmazlarından biri de bu.