Advertisement

Öncü göstergeler yılın üçüncü 3 ayında ekonomik büyümenin yüzde 2'nin altında gelmesinin şaşırtıcı olmayacağını söylüyordu. Gerçekten de, bu dönemde reel büyüme yüzde 1.6 oldu. Piyasa beklentilerinin ve resmi tahminlerin oldukça altında bir büyüme gerçekleşti.
Buraya nasıl gelindi? 2010 ve 2011 yıllarında yaşanan yüksek ekonomik büyüme dış açıklarda rekorlar kırılmasına neden olmuştu. Büyümenin sekteye uğraması elbette dış açıkların büyümesini engelleyecekti. Önce döviz kurlarında belirsizlik yaratarak ardından da döviz kurlarındaki düşüş eğilimi engellenerek iç talep büyümesinin önüne geçildi. Ekonomik büyüme bir anlamda durduruldu. Bunun adına finansal istikrarı sağlamaya yönelik "ekonomide dengelenme" dendi.
Dış açıkların artmasının önüne geçilmesinin tek yolu ekonomik büyümeden feragat etmekti. Bu bilindiği halde, sanki ekonomik büyümeden fazla feragat etmeden ekonomide dengelenmenin olabileceği izlenimi verildi. Verilen izlenimin yanlış olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Dolayısıyla, "Bu kadar yeter, artık gaza basmanın zamanı geldi" yönünde düşünenlerin sayısı özellikle siyasi çevrelerde doğal olarak artacak.
Gaza basılmaya çalışıldığında, ekonominin o aşamada gaz yiyip yemeyeceği çok açık değil. Hatırlanacak olursa, bu yılın ikinci yarısının başından itibaren gaz-fren tartışmasında frenden ayağın çekildiği söyleniyordu. Halbuki, ekonomik büyüme düşmeye devam etti. Yılın son üç ayı için de veriler çok parlak değil.

İÇ TALEP DARALMAYA DEVAM EDİYOR
Ekonomik büyümeye net dış talebin olumlu katkısı göreli olarak düşerken, iç talep büyümesinin olumsuz katkısı aşağı yukarı aynı kaldı. Önümüzdeki dönemde net dış talebin olumlu katkısı düşmeye devam ederken, iç talep büyümesinin göreli katkısı toplam ekonomik büyümeyi (belki de reel küçülmeyi) belirleyecek.
İç talep reel olarak yılın üçüncü 3 aylık döneminde de daralmaya devam ediyor. Özel tüketim ve yatırım harcamaları düşerken, kamu tüketimi ve yatırımları hatırı sayılır ölçüde artıyor. Ama, kamu sektörünün harcamalarındaki artış durumu kurtarmıyor. Yılın üçüncü 3 aylık döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre, özel kesimin reel talebi yüzde 2.9 düşerken, kamu sektörünün reel talebi yüzde 6.3 arttı. Özellikle özel kesim yatırımlarındaki reel düşüş, yılın ikinci 3 aylık döneminde başlamıştı, üçüncü 3 aylık döneminde hızlandı ve yüzde 11'e geldi.

ÜRETİMDE KATMA DEĞER
Üretim açısından bakıldığında, tarım ve madencilik sektörlerindeki reel büyümenin toplam ekonomik büyümeden yüksek olduğu görülüyor. Sorun, imalat sanayii ve hizmetler sektöründe. Hizmetler sektörünün göreli olarak kötü performansı da inşaat sektörü ile toptan ve perakende ticaretten kaynaklanıyor. Geçen yılın aynı dönemine göre, yılın üçüncü 3 ayında tarım sektöründeki reel büyüme yüzde 3'e yakın oldu. Madencilik sektörü bu dönemde reel olarak yüzde 5 büyüdü. Buna karşılık, aynı bazda imalat sanayi katma değeri reel olarak yüzde 1.3 büyüdü. İnşaat sektöründe büyüme yüzde 0.4'te kalırken, toptan ve perakende ticarette yaratılan katma değer reel olarak yüzde 1.2 geriledi.
Net dış talebin olumlu katkısıyla Türkiye ekonomisinin tatminkâr bir büyüme sürecine girebilmesi kısa dönemde mümkün değil. İç talep büyümesi ekonomik büyümenin tek itici gücü. Dolayısıyla, son dönemde verilmeye çalışılan "dengeli ekonomik büyüme" izlenimi gerçekçi olmaktan uzak.