Advertisement

Rekabet Kurulu sınırlı sayıdaki bankaların rekabet kurallarını ihlal ettiğine karar verdi. Cezayı kesti. Kesilen ceza, toplam mevduat toplayan bankacılık sektörünün 2012 yılında elde ettiği vergi sonrası kârın yaklaşık yüzde 5'i civarında. Az sayılmaz.
Rekabet Kurumu'nun bankaların rekabeti ihlal ettiği gerekçesiyle başlattığı soruşturma sürecinde ilginç dönemler yaşandı. Önce, bankalar rekabeti ihlal etmediklerini iddia ettiler. Ardından, ihlal ettikleri görüşünün giderek ağırlık kazandığını gördüklerinde, "Bari ceza yüksek olmasın, biz nazik ve ayrıcalıklı sektörüz, her sektöre benzemeyiz" demeye başladılar. Buraya kadar yadırganacak bir durum yoktu. Cezanın muhataplarının iddialara ve olası bir cezaya tepki göstermeleri kadar doğal bir şey olamaz.
Yadırganacak durum, siyasi otorite devreye girince oluştu. Siyasi otorite, karar arifesinde bankaları Rekabet Kurulu'ndan korumaya karar verdi. O da, "Bari ceza yüksek olmasın, bankacılık nazik ve ayrıcalıklı bir sektördür, her sektöre benzemez" diye bir demeç verdi. Bu demecin Rekabet Kurulu kararını ne ölçüde etkilediğini bilemeyiz. Etkilemediğini umuyoruz. Karardan sonra siyasi otoritenin bankalardan hoşlanmayan bir kanadı son noktayı koydu: "Ceza az bile olmuş." Rekabet Kurumu'nun konusuna giren bir olayda siyasi otoritenin karardan önce ya da sonra görüş bildirmesi yanlıştı.

CEZANIN BAZI
Cezanın az mı çok mu olduğunu bilemeyiz. Bildiğimiz, cezanın tespit ediliş biçimi. Rekabet kurallarının bir biçimde ihlal edildiği tespit edildiğinde, Rekabet Kurulu şirket ya da şirketlerin cirolarının belli bir yüzdesini ceza olarak kesiyor. Ciro iyi bir baz mı? Değil.
Şirketlerin rekabet kurallarını çiğnemelerinin asıl nedeni eninde sonunda kısa ya da orta dönemde kârlarını artırmak ya da zararlarını asgaride tutmak. Sektöre bir başka şirketin girmesini önlemek de, bir araya gelip fiyat tespiti yapmak da, piyasayı şirketler arasında bölüştürmeye çalışmak da kârları artırmaya ya da zararları asgariye indirmeye yönelik. Cezanın ciro üzerinden kesilmesi yüksek cironun yüksek kâr anlamına geldiğini kabul ediyor. Halbuki, ciro ile kâr ilişkisi sektörden sektöre değişebilir. O halde, cezalar kâr üzerinden mi kesilmeli? Tek başına bu da doğru değil.
Bir şekilde rekabet kurallarının ihlal edildiği hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlansa da, önemli olan, ihlal edilen rekabet kurallarının şirketin elde ettiği kârı ne kadar artırdığı. Yani, kuralların çiğnenmesiyle elde edilen ek kâr (fayda) ne kadar olmuş? Öyle olabilir ki; rekabet kuralları ihlal edildiği halde, kuralları ihlal edenler kârlarını artırmakta başarı ya da bir fayda sağlayamamışlardır. O zaman ne olacak?

EK FAYDA OLMALI
İktisadi açıdan doğru olan, cezanın değişken bölümü, kuralları ihlal etmekle elde edilen ek kâra (ya da faydanın parasal değerine) eşit olmalı. Bu şekilde rekabet kurallarını ihlal etmekle, yakalandığında, şirketler ek bir fayda sağlamamış olmalı. Kuralları ihlal ettiği halde, hiçbir ek kâr (fayda) elde edemeyen şirketler de sermayelerinin belli bir oranı kadar caydırıcı nitelikte bir ceza ödemeli. Caydırıcı cezayı doğal olarak kuralları çiğneyip kâr edenler de ödemeli.
Türkiye'de kurallar çoğu kez iktisadi gerekçelerle değil, tartışma yaratmayacak nitelikteki bir temele oturtuluyor. Cezaların cironun bir yüzdesi olması da bu nedenle. Halbuki, kuralların çiğnenmesiyle elde edilen ek kârın (faydanın) bulunması iktisadi analiz gerektiriyor. Galiba, yasa koyucu bu analizlere itibar etmek istemiyor.