Advertisement

Son dönemde ilk kez 2 ay üst üste ekonominin kıpırdanmaya başladığına yönelik güçlü veriler gelmeye başladı. Bir kıpırdanma var, ama ekonominin uçuşa geçtiğini söyleyemeyiz. Geçen yılın son 3 ayından bu yana artan banka kredileri iç talebe yansımaya başlamış görünüyor. Yine de, kredi artışıyla ekonomik faaliyetlerdeki canlanma arasındaki ilişki beklenenden daha az.

Yurtdışından banka dışı kesimin aldığı kredilerdeki artış da iç talebin canlanmaya başladığına işaret ediyor. Bu alandaki ilişki de beklenenden daha zayıf. Dış ticaret verileri de ekonomide sınırlı bir kıpırdanmaya işaret ediyor. Ocak ayından sonra, şubat ayında da ithalat talebinde sınırlı bir artış gözleniyor.

DIŞ AÇIKLARDAKİ ARTIŞ HIZLANACAK
Ocak ve şubat aylarındaki veriler bu yılın ilk 3 ayında ekonomik büyüme performansının geçen yılın son 3 ayına göre daha iyi olduğunu gösteriyor. Doğal olarak da, dış açıklar bu dönemde artmaya başladı. Ocak ve şubat aylarında dış ticaret açığı geçen yılın aynı aylarına göre daha yüksek oldu.

Ocak ve şubat aylarında toplam ithalat geçen yılın ilk 2 ayına göre yüzde 8.3 arttı. Bu dönemde yatırım malları ithalatındaki artış yüzde 9.4 olurken, tüketim malları ithalatı yüzde 8.7 arttı. Bu veriler iç talebin kıpırdanmaya başladığına işaret ediyor. Ara malları ithalatı aynı dönemde yüzde 7.9 arttı. Sonuçta, geçen yıl ilk 2 ayda dış ticaret açığı 13.2 milyar dolar olmuşken, bu yıl 14.3 milyar dolar oldu.

Dış ticaret açığındaki hızlanma önümüzdeki dönemde ekonomik canlanma sınırlı kalsa da artmaya devam edecek. Altın ihracatının bu yıl yavaşlayacağı da hesaba katılırsa, geçen yılki altın ihracatının dış açığa olumlu katkısı olmayınca zaten yıllık bazda bu yıl 13-14 milyar dolarlık otomatik bir ek dış ticaret açığı söz konusu olacak. Ekonomik büyümedeki hızlanma bu açığı daha da artırabilecek.

POLİTİKA TEPKİSİ
Merkez Bankası‘nın son açıklamaları dış açıkların artmasından politika yapıcılarının çok memnun olmadıklarına işaret ediyor. Daha açık bir ifadeyle, Merkez Bankası son para politikası kararlarından sonra “iç talepteki canlanmanın dış açıkları artıracağını, ama alınan önlemlerin bunu frenleyici yönde olduğunu” söyledi. Yani, dış açıklardaki artışı sınırlamaya yönelik olarak para politikasının iç talebi sınırlayıcı yönde kullanılacağı anlaşılıyor.

Para politikasının bugünkü duruşuyla iç talep büyümesini ne denli sınırlayabileceği tartışılabilir bir konu. Para politikası uzun zamandır iç talep büyümesini sınırlandırmayı amaçlıyor. Zorunlu karşılıkların artırılması, zorunlu karşılıkların döviz cinsinden tutulma oranının artırılması gibi önlemler hep bu amaca yönelik. Yine de, ekonomi kıpırdanmaya başladı. Başkaca dışsal bir etki olmadığı takdirde, bu ivmenin devam etme olasılığı çok büyük.

Büyümenin hızlanıp dış açıkların artması yurtdışı piyasalarda Türkiye ekonomisinin görünümünü bozar mı? Kredi notu artışı beklentisini öldürür mü? Daha açıkçası, yurtdışı yatırımcılar büyümeye mi bakıyorlar yoksa dış açıklar artmadığı sürece büyümenin düşük kalmasından mı yanalar? Bu sorunun yanıtı önemli.

Bugüne kadar politika yapıcılar dış açıklara odaklanıp büyümeyi ikinci planda tuttular. Önce bu duruşa alkış tutuldu. Ama, kredi notu cephesinde beklendiği gibi radikal bir gelişme yaşanmadı. Artık bu stratejinin sonuna gelindi galiba.