Advertisement

2008-2009 yıllarındaki küresel krizin etkisini bir tarafa bırakırsak, Türkiye ekonomisi 2002 yılından bu yana en kötü büyüme performansını 2012 yılında gösterdi. Ekonomi reel olarak yüzde 2.2 büyüdü. Büyüme | yıl boyunca her üç ay bir öncekinden daha düşük çıktı. Yılın son üç ayındaki büyüme reel olarak yüzde 1.4 oldu. Bu rakamların hiçbiri şaşırtıcı değildi.
Geçen yılın ortasında ekonomik büyümedeki düşüş belirgin hale gelince, yılın ikinci yarısında büyümenin hızlanacağı söylendi. Olmadı, yılın son üç ayında büyüme hızlanacak dendi. O da olmadı. Olmayacağı belliydi. Reel döviz kurunu hedef alan bir para politikası dış piyasaların Türkiye'ye açık olduğu bir dönemde piyasada iç talep artışını tetikleyecek döviz bırakmayarak ekonomik büyümenin düşük çıkmasına neden oldu. Galiba, bu bir ilkti.

İÇ VE DIŞ TALEP DENGESİ
2012 yılının tamamında ekonomik büyüme reel olarak yüzde 2.2'de kaldı. Üretim açısından, 2012 yılı büyümesini büyük ölçüde kurtaran tarım sektörü oldu. Tarımın yarattığı katma değer 2012 yılının tümünde bir önceki yıla göre reel olarak yüzde 3.5 arttı. İmalat sanayiinde katma değer artışı yüzde 2'nin altında kalırken, ekonominin genelde motoru durumundaki inşaat sektörünün yarattığı katma değerdeki artış yüzde 0.5 civarında kaldı.
Harcama açısından 2012 yılını kurtaran kamu sektörüydü. Kamu sektörünün toplam harcamaları reel olarak yüzde 6.6 artarken, özel kesimin toplam harcamaları reel olarak yüzde 3.1 düştü. Bu dönemde kamu sektörünün tüketim harcamaları reel olarak yüzde 5.7, yatırım harcamaları ise yüzde 9'a yakın arttı. Özel kesimin tüketim harcamaları reel olarak yüzde 1'e yakın düşerken, yatırım harcamalarındaki düşüş yüzde 4.5 oldu.
2012 yılının tümünde dış talep değişmesi toplam ekonomik büyümeye yüzde 4.1 kadar olumlu katkı yaparken, iç talepteki daralma büyümeye yüzde 1.9 kadar olumsuz katkı yaptı. Toplamda 2012 yılında Türkiye ekonomisi reel olarak yüzde 2.2 büyümüş oldu.
Dış talebin büyüme üzerindeki olumlu katkısının sonuna gelmiş görünüyoruz. Üçer aylık dönemler itibarıyla bakıldığında, yılın başında yüzde 5.5'e kadar varan dış talebin büyüme üzerindeki olumlu katkısı 2012 yılının son üç ayında yüzde 2.9'a kadar gerilemiş görünüyor. Buna karşılık iç talep daralmasının büyüme üzerindeki olumsuz katkısı yılın ikinci yarısında yüzde 1.5 civarında sabit gidiyor.

BU YIL FARKLI OLABİLİR
Türkiye çok çabuk değişim gösteren bir ekonomiye sahip. 2010 ve 2011 yıllarında reel olarak yıllık yüzde 9 civarında büyüyebilen bir ekonomide büyüme birdenbire yüzde 2 civarına düşebiliyor. Çünkü, özel kesim ekonomik değişkenlere çok çabuk tepki verebiliyor. Örneğin, reel olarak 2010 yılında yüzde 33, 2011 yılında yüzde 22 artan özel kesim yatırım harcamaları 2012 yılında birdenbire reel olarak yüzde 4.5 daralabiliyor. Dolayısıyla, Türkiye ekonomisinin 2012 yılında gösterdiği büyüme performansı önümüzdeki dönemdeki gelişmelere ışık tutabilecek bir olgu değil. Dolayısıyla, 2012 yılına bakıp karamsar olmak için bir neden yok.
Bu yılın ilk aylarına yönelik veriler ilk üç aylık büyüme performansının 2012 yılından daha iyi olabileceğine işaret ediyor. Büyümede şimdilik zayıf da olsa bir ivmenin gelişmekte olduğu gözleniyor. Dış açıkların artması pahasına iç talepte bir kıpırdanma söz konusu. Geçen yıl uygulamada olan para politikasının eskisinden biraz daha fazlası yönünde devamı durumunda bu ivme kaybedilebilir. Söylenenlerin aksine, bunun olasılığı en azından şimdilik düşük gibi görünüyor.