Advertisement

Geçen yılın yaz aylarında uluslararası toplantılarda küresel ekonominin en büyük sorununun ne olduğunu kime sorsanız aynı yanıtı alırdınız: Avrupa. Herkes Euro'nun geleceğini sorguluyordu. Belirsizlik hat safhadaydı. Bu noktada Avrupa Merkez Bankası (ECB) devreye girdi. "Euro'nun bütünlüğü için ne gerekirse yapacağız" diyerek ECB piyasaları yatıştırdı. Euro'nun geleceğinin sorgulanması zaman içinde yok oldu, gitti.
ECB'nin bu cengaverce çıkışı Avrupa'nın sorunlarını elbette çözmedi. Euro'nun geleceğini sorgulayan belki kalmadı, ama Avrupa ekonomilerinin durumu geçen yıla göre daha da kötüleşti. Avrupa ekonomileri ortalama olarak reel bazda küçülmeye başladı. İşsizlik daha da arttı. Euro Bölgesi içinde sürdürülemeyecek faiz farkları devam ediyor. Avrupa'nın sorunlarının çözümüne yönelik girişimler masada duruyor, ama dişe dokunur bir ilerleme sağlanabilmiş değil. Kısacası, Avrupa küresel ekonomi için sorun olmaya devam ediyor.

YENİ SORUNLAR
Avrupa sorun olmaya devam ederken, küresel ekonomiye yönelik yeni sorunlar ortaya çıktı. Amerikan Merkez Bankasının (FED) parasal genişlemeyi yavaşlatıp durdurabileceği beklentisinin güçlenmesi finansal piyasaları altüst etti. FED doğru mu yapıyor? Yaptığı doğru olabilir, ama her doğrunun kısa dönemde mutlaka olumlu sonuçlar doğuracağı yönünde bir kural yok. Belki, FED'in iletişimi hatalıydı. Belki, FED Amerikan ekonomisindeki iyileşmenin tam olarak hissedilmediği bir dönemde bu çıkışı yaptı. Dolayısıyla, ekonomik birimler FED'in erken davrandığını düşünebilir. Ne olursa olsun, FED'in parasal genişlemeyi yavaşlatıp durdurabileceği beklentisinin güçlenmesi küresel ekonominin yeni bir sorunu haline geldi.
Küresel krizden önce yıllık yüzde 10'un üzerinde büyüyen Çin ekonomisi krizde bütün müşterileri resesyona girmişken yılda yüzde 8 düzeyinde büyümesini sürdürebilmişti. Şimdi, Çin ekonomisinin büyümesi konusunda da belirsizlikler oluştu. Kaygının temeli, Çin ekonomisinin kısa süreli büyümesinin düşmesi değil. Düşen büyüme karşısında Çin için alışılmış genişletici politikaların artık pek işe yaramadığı yönünde izlenimin giderek güçlenmesi kaygı yaratıyor. Çin'de kamu yatırımlarının milli gelire oranı yüzde 35'ten yüzde 45'e kadar çıktı. Ama, Çin ekonomisinde büyüme düşmeye devam ediyor. Küresel ekonomi açısından Çin de sorun olmaya başladı.
Yalnızca Çin değil, genelde tüm gelişmekte olan ekonomiler geçmişe göre daha yavaş bir büyüme sürecine girdiler. FED'in yarattığı beklentilerle karışan finansal piyasalar sermaye hareketleri yoluyla beslenen gelişmekte olan ekonomilere yönelik beklentileri daha da kötüleştiriyor. Özellikle, bizim gibi, cari işlemler açığı ile büyüyebilen ekonomiler için durum daha da vahim olabilir.

SORUNLAR KÜÇÜK MÜ?
Çin ve diğer gelişmekte olan ekonomilere yönelik görünüm bozuldukça, gelişmiş ekonomilere yönelik görünüm de kararıyor. Örneğin, Japonya bu durumda yalnızca iç piyasası yoluyla sürdürülebilir bir büyümeye geçebilir mi? Amerikan ekonomisine yönelik olumlu beklentiler tersine dönebilir mi? Kendi kendine yardım etmekte aciz kalan Avrupa daha da kötüleşebilir mi?
Uluslararası Finans Enstitüsü'nün Paris'te yapılan yarı yıl toplantılarında "küresel ekonomik görünüm" tartışılırken eski Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) Başkanı Axel Weber "Geçen yıl bir büyük sorunumuz vardı, Avrupa idi. Bu yıl, bir büyük sorun yerine dört daha küçük sorunumuz oldu" diye durumu özetledi. Bu yıl küresel ekonomide sorunların sayısının arttığı doğru. Ama, sorunların büyük mü, yoksa küçük mü olduğu tartışılır.