Advertisement

Dün açıklanan Para Politikası Kurulu (PPK) kararları piyasadaki ateşi düşürmek için yetersiz gibi görünüyor. Yapılan tek değişiklik Merkez Bankası'nın gecelik borç verme faiz oranının yüzde 7.25'ten yüzde 7.75'e artırılması. Bu yetmez, çünkü; 1. ateşi yükselten etkenler oldukça güçlü; 2. gecelik faizler yıllık yüzde 0.5 puan arttı diye bugünkü ortamda yatırımcıların portföy tercihlerini değiştirmelerinin olasılığı sıfır.
PPK kararları açıklanır açıklanmaz, bono faizi ve döviz kurları düşer gibi oldu. Ardından, eski düzeylerine hatta daha yukarı tırmandı. Kararların "bildirim etkisi" (announcement effect) hiç olmadı diyebiliriz. Uygulama etkisinin de akıbeti benzer olur.
Neden böyle oluyor?

KAFALAR KARIŞTIRILDI
Son iki yıldır Merkez Bankası para politikasını giderek daha da anlaşılmaz bir mecraya soktu. Önce para politikası faizi diye bir faiz tespit ettiler. Merkez Bankası'nın haftalık vadelerdeki günlük işlemleri bu faiz üzerinden gerçekleşmeye başladı. Ardından, "politika faizi" dururken, bir de "faiz koridoru" diye iki faiz daha icat edildi. Politika faizinin piyasadaki önemi kalmadı. Önemli olan Merkez Bankası'nın faiz koridorunun neresinden piyasaya borç vereceğiydi. Bu arada, zaman içinde politika faizi denen oran düşürülebildiği kadar düşürüldü. Şimdi yüzde 4.5'te sabitlendi. Son PPK toplantısında bu faize dokunulmadı. Politika faizi şartlara duyarsız hale getirildi.
Politika faizi Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikasının en önemli ve belki de tek göstergesi durumundadır. Piyasalar Merkez Bankası'nın duruşunu politika faizi konusunda aldığı kararlardan anlar ve kendilerini konumlarlar. Merkez Bankası böyle bir göstergeyi işlevsiz hale getirdi. İstedi ki, faiz koridorunun alt ve üst sınırları da aynı görevi görür. Bir ölçüde istediği oldu. Ama, para politikası hem etkinliğini hem de itibarını bir ölçüde kaybetti.
Para politikası faizi gülünç hale geldi. Yıllık enflasyon yüzde 9'a dayandı. Hazine'nin gösterge tahvilinin yıllık getirisi yüzde 9'un üzerine fırladı. Döviz piyasası kaynıyor. Üç ay önceye göre Türk Lirası sepet bazında nominal olarak yüzde 10'un üzerinde değer yitirdi. Para politikası faizi yüzde 4.5'te takıldı kaldı. Koridorun üst sınırı yüzde 7.25'ten yüzde 7.75'e yükseltildi, ama piyasa yapıcılarına verilen borcun faizi değiştirilmedi. Burada bir yanlışlık yok mu? Faizsiz para politikası uygulaması görüntüsü para politikasını zedeliyor. Para politikası kendini devre dışı bırakıyor.

FAİZLİ PARA POLİTİKASI
Bugün içinde yaşanan şartlar para politikasının TL yönünde çok sıkı, döviz yönünde ise gevşek olmasını gerektiriyor. Geçen yıl, uluslararası sermaye akımları güçlüyken, Merkez Bankası 21 milyar dolar rezerv biriktirdi. Şimdi, daha önce giren sermaye çıkmaya çalışıyor. Döviz rezervlerindeki erimeye izin vermekten başka çare yok. Hangi metotlarla döviz rezervi biriktirilmişse, aynı metotlarla rezerv erimesine izin vermek durumundayız. Döviz rezervleri Merkez Bankası'nın bankalardan döviz borçlanmasıyla artırıldı. Şimdi de, Merkez Bankası'nın bankalara olan döviz borçlarını azaltmasıyla döviz rezervleri erimeli. Bu arada, TL bulmanın daha maliyetli olmasıyla kurların artışına oynayan piyasa oyuncuları püskürtülmeli. Faiz artışından korkmamalı.
Geçici olarak faizlerin artmasına sıcak bakmayan bir politika ileride faizlerin kalıcı olarak tırmanmasının nedeni olur. Hep böyle olmuştur. Merkez Bankası faizli para politikası görüntüsüne geri dönmelidir.