Advertisement

Döviz kurlarındaki çıkış durmuyor. Kurlar her gün 2-3 kuruş artmaya devam ediyor. Piyasadaki rahatsızlığın birçok kaynağı var. Suriye konusu yatırımcıları tedirgin ediyor. Amerikan Merkez Bankasının ne yapacağı piyasaları belirsiz bir ortama sürüklüyor. Gelişmekte olan ekonomilerde büyümenin düşmesi kaygı verici. Bütün bunların yanında, Merkez Bankası'nın piyasada takındığı tavır, yaranın üzerine tuz-biber ekiyor.
Dolar kurunun 2 TL'yi geçmesi ekonomik birimlerin tüm hesaplarını altüst etti. Kurların bu şekilde yükselmeye devam etmesi artık ihracatçıyı bile kaygılandırmaya başladı. Merkez Bankası iki gün önce yaptığı "Şunu da yaparım, bunu da yaparım" açıklamasını iki ay önce yapmalıydı ve bazı önlemleri yavaşça devreye sokmalıydı. Şimdi, artık "Şunu da yaparım, bunu da yaparım" şeklindeki açıklamalar piyasayı kesmiyor. Piyasa, "Söylüyor, ama gerçekten yapabilir mi?" diye sorguluyor. Yapsa dahi, yetersiz kalabileceğinden şüphe ediliyor.

TAHRİBATA İZİN VERİLİYOR
Merkez Bankası'nın müdahale tarzı, piyasalarla alay eder gibi. Bir hafta önceden 9 Eylül Pazartesi günü en az 100 milyon dolar satılacağı açıklandı. Bugünkü rahatsızlık, Merkez Bankası bir hafta sonra 100 milyon dolar ya da biraz daha fazla satacak diye durulur mu? Başka etkenler de devreye girince, elbette durulmadı. Hafta içinde 9 Eylül günü satılacak asgari döviz miktarı 120 milyon dolara yükseltildi. Elbette yine etkisi olmadı. Dün sabah bu rakam saat 10.30 gibi önce 150 milyon dolara, daha sonra saat 11.00'de 160 milyon dolara revize edildi. Elbette yine bir şey olmadı. Dolar kuru öğle saatlerinde 2.08'in üzerine çıktı. Sepet kur 2.41 'in üzerinde dolaştı.
İçinde yaşanan ortamda Merkez Bankası'nın telaffuz ettiği rakamlar ve müdahale tarzı piyasalarla alay etmek gibi bir şey oluyor. Daha da vahimi, bu yaklaşım Merkez Bankası'nın güçlü olduğu değil, çaresizlik içinde olduğu izlenimini veriyor. Bu izlenim, bütün dışsal olumsuz etkenlerin yanında piyasaların daha da fazla asabını bozuyor.
Son on sekiz ayda Türkiye ekonomisine portföy yatırımlarıyla giren net kaynak 60 milyar dolara yaklaşmış. Aynı dönemde, Türkiye'nin kısa vadeli dış borç stoku 45 milyar dolara yakın artmış. Gelen bu paraların bir kısmı çıkacak. Akacak kan damarda durmuyor. Fiyat yoluyla çıkışı önlemek de olanaksız. Soru şu: Çıkarken tahribat yapmasına izin verecek miyiz, vermeyecek miyiz? Merkez Bankası'nın takındığı tavır, yabancı yatırımcıların çıkışının tahribat yapmasına izin vermek oluyor.