Advertisement

Banka kredilerindeki artış, otoriteler dahil tüm çevreleri rahatsız ediyor. Banka kredileri neden ve nasıl büyür? Nedeni çok açık: Kredi talebi yüksek; bankalar için kredi vermek kârlı bir uğraş. "Krediler nasıl büyür?" sorusunun yanıtı biraz daha karmaşık. Kredilerin büyüyebilmesi için bankaların kredi verecek fonlarının olması gerekiyor. Bankalar çeşitli şekillerde fon bulabilirler. Yurtiçi ve yurtdışındaki müşterilerinden borçlanabilirler. Merkez Bankası'ndan borçlanabilirler. Ellerinde daha az likit varlık tutmaya karar verip serbest fonlarını krediye tahsis etmeyi tercih edebilirler.
Tüm piyasalar da olduğu gibi, kredi piyasası da arz-talep ilkeleri içinde çalışır. Kredi talebi artıyor olabilir. Ama bankaların risk iştahı kredi arzını kısıtlayabilir. O takdirde, kredi faizleri artacaktır. Kredi faizleri düşük kalsa dahi, bankalar ucuz kaynak bulabildikleri takdirde, düşük faiz düzeyinde
dahi artan kredi talebini karşılayabilirler. Kredi talebinin artması bu nedenle mutlaka faizlerin artacağı anlamına gelmez. Gerçekten de, son dönemde artan banka kredileri faizlerin artışıyla değil, faizlerin düşme eğilimine girdiği bir dönemde gerçekleşti. Demek ki, bankalar bir yerlerden düşük maliyetli kaynak bulabildiler.

TALEP YÖNLÜ DENGE
Piyasa şartları içinde yurtdışından elde edilen kaynaklar ucuz olabilir. Bankaların ellerindeki dövizleri satıp TL'ye geçerek (dövizde açık pozisyon) TL kredileri vermeleri kârlı olabilir. Geçekten de, son dönemde bankaların bilanço içi açık pozisyonları 20 milyar doları geçti. Vadesi göreli olarak kısa da olsa, bankalar Merkez Bankası'ndan ucuz borçlanabilirler.
Otoritelerin elinde bankaların bulabildikleri kaynakların maliyetini değiştirebilecek araçlar var. Yurtdışından kredi bulmaları çeşitli yollarla daha pahalı hale getirilebilir. Bilanço için dövizde açık pozisyon kârlı olmaktan çıkarılabilir. Merkez Bankası bankalara verdiği borçları daha pahalı hale getirebilir. Bunların hiçbiri son dönemde uygulamada değil. Dolayısıyla, kredi piyasasındaki denge faizler yoluyla değil, belli bir faiz düzeyinde miktar uyarlamaması ile oluşuyor. Yani, denge, talep gelişmeleriyle oluşuyor, arz gelişmeleriyle değil. Belli bir faiz düzeyinde istendiği kadar arz var.

PARA TABANI VE KREDİ BÜYÜMESİ
Grafikte Merkez Bankası'nın bilançosu içindeki para tabanının yıllık yüzde değişmesi (sol eksen) ile banka kredilerindeki yıllık yüzde değişme (sağ eksen) veriliyor. İki değişkenin zaman içindeki paralelliği dikkat çekici. Merkez Bankası para tabanındaki büyümeyi kıstıkça, kredi büyümesi yavaşlıyor (Eylül 2011 ile Eylül 2012 arası). Merkez Bankası para tabanındaki artışı hızlandırdığında, kredi büyümesi de hızlanıyor (Eylül 2012 sonrası). Bu paralellik tesadüf değil. Gelişmeler aynen para
ekonomisi dersi kitaplarında yazdığı gibi oluyor. Şaşılacak bir şey yok.
Merkez Bankası uzun dönemdir "para politikasında atılan adımların ve alınan makro ihtiyati önlemlerin kredi büyümesini sınırlayacağını" söylüyor. Ama gelişmeler aynı paralelde olmuyor. Galiba, Merkez Bankası'nın yapması gerekenler yelpazesi içinde bilançosundaki para tabanının büyümesini düşürmek yok. Para tabanının büyüme hızı düşürülse kredi artış hızı da düşecek. O halde kabahat kimde? Para tabanındaki büyümeyi düşürmek, kredi faizlerinin artması yönünde bir baskı yaratır
mı? Çözüm bu sorunun yanıtında yatıyor.