Advertisement

Son günlerde bizim açımızdan iki önemli ülke değerlendirmesi yayınlandı. ilki IMF'nin Türkiye ekonomisine yönelik 4. Madde istişare toplantılarının sonuç raporuydu. ikincisi de IMF, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Birliği'nin beraber yürüttüğü Portekiz ekonomisinin dönemsel değerlendirmesi. iki farklı ekonomiden söz ediyoruz. Portekiz ekonomisinin bizim açımızdan önemi, Avrupa ekonomilerinin topyekûn görünümünü etkileyebileceği potansiyelinden kaynaklanıyor.
Türkiye'ye yönelik IMF'nin dikkat çektiği iki önemli nokta var: Para politikası karmaşık, çok hedefli ve enflasyon beklentilerine çapa olmaktan uzak. Maliye politikası gevşek. ikisi bir arada iç talep kaynaklı büyüme ile cari işlemler açığından kaynaklanan riskler artıyor. Tespit yerinde. Ama belli ki, IMF heyeti otoriteleri ikna edemediler. Tersi de doğru. Otoriteler de IMF heyetini ikna edememişler ki, istişare toplantılarının sonuç raporu bugünkü görünümü ana fikir olarak ortaya koymuş.

TÜRKİYE
Türkiye'nin para politikasıyla sorunu var. Daha açık bir ifadeyle, para politikası uygulamasını beceremiyoruz. Beceremememizin kaynağı bu işi bilmememizden kaynaklanmıyor. Aksine, bu işi bilen çok. Sorun, para politikasına burnunu sokan çok fazla çevre var. Herkes ekonominin tüm sorunlarının para politikası (kur dahil) yoluyla çözülebileceğine inanıyor. O nedenle de, herkesin para
politikası konusunda bir fikri var. Bu kadar çok fikir çarpışınca, ortaya acayip bir sentez çıkıyor.
2001 yılında Merkez Bankası'nın bağımsızlaştırılması önemli bir kilometre taşıydı. Geriye baktığımızda, IMF ile standby düzenlemesinin yürürlükte olduğu sürece fena çalışmadı. IMF ile yeni bir düzenleme yapılmasından kaçınıldı. Para politikasının dizginleri tamamen bize geçti. Biz de ancak bu kadarını becerebiliyoruz.
Maliye politikasındaki sorun bütçeden değil de, daha çok bütçenin içermediği kamu sektöründen kaynaklanıyor. Raporun da vurguladığı gibi, bütçe uygulaması hedef doğrultusunda ilerliyor. Toplam kamuda tasarrufların artırılması önemli. İç talep yoluyla büyüyeceksek dahi, iç talep artışı kamu kaynaklı olmamalı.

PORTEKİZ
Portekiz ekonomisi ilginç bir dönemeçte. Reel olarak ekonomi küçülüyor. Yapılan birçok reformlar yoluyla (bazıları Anayasa Mahkemesi'nden dönse de) kamu finansmanında önemli ilerlemeler sağlandı. IMF liderliğindeki komisyon Portekiz'in borçluluğunu sürdürülebilir olarak ilan etti. Biraz acele ettiler. Yapılan hesaplara göre, bu yıl Portekiz'in borcu milli gelirlerinin yüzde 130'una dayanmış olacak. Bu oran "sürdürülebilir" olarak nitelendirilebilir mi? Şartlara göre bu sorunun yanıtı değişebilir. Küresel faizlerde artış beklentisi var. Bu beklenti Portekiz'in aleyhine. Portekiz bütçe açığının milli gelire oranı hedefini yüzde 4'ten 4.5'e çekmek istiyor. Komisyon direniyor. Yüzde 4'lük hedef için dahi Portekiz'in bütçede yeni harcama kısıcı önlemler alması şart. Aksi takdirde, borç/milli gelir oranı gelecek yıldan itibaren düşüş eğilimine girmiyor. Kaldı ki, tahmin edilen bu yılki küçülmenin yüzde 1.8 (önceki tahmin yüzde 2.3 idi), gelecek yıl için ise yüzde 0.8 büyüme tahmininin tutması olasılığı o denli yüksek değil.
Portekiz'in şimdiki piyasa faizi ileriye dönük hesaplamalarda kullanılan faizin oldukça üzerinde. Şu sıralarda Portekiz'in 1 0 yıl vadeli borçlanmasının faizi yüzde 6.5 civarında. İki ay önce olduğu gibi, küresel şartlara göre daha da artabilir. Bütün bunlar göz önüne alınınca Portekiz'in borçlarını "sürdürülebilir" olarak nitelendirmek biraz zor. Riskler çok fazla. Portekiz belki kısa dönemde yeni yardıma ihtiyaç duymasa da, birkaç yıl sonra Portekiz için yeni bir paket ortaya atılırsa, şaşırmamak lazım.