Advertisement

Çalışanların kıdem tazminatı alacaklarının bir fonda toplanarak hak edildiğinde çalışanlara ödenmesi fikri son yıllardaki "devrim" sayılabilecek girişimlerden biri. Çekinceler var. Çekincelerin bazıları devlete güvensizlikten kaynaklanıyor. Kaygıları gidermek o denli zor değil. Türkiye Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) deneyimini yaşadı. Sözüm ona SSK çalışanlar, işverenler ve devletin bir ortaklığı idi. Hepsi el ele verdi, SSK'yı batırdı. Böyle bir deneyim bir daha yaşanmamalı.
Kıdem tazminatı, bireysel emeklilik sigortası ve işsizlik fonu bir arada düşünülmeli. Her işten çıkıldığında ya da işten çıkarıldığında, çalışanlar kıdem tazminatı alamamalı. Asgari bir çalışma yılı tespit edilmeli. Çalışma yılı ile emeklilik yaşı arasında bir ilişki kurulmalı. Konunun bu yanı ekonomide zorunlu tasarrufları artırmaya yönelik. Türkiye ekonomisinin buna çok ihtiyacı var.

İKRAMİYE OLMAMALI
Bireysel emeklilik sigortasında olduğu gibi, kıdem tazminatı fonu da, devlet tarafından değil, bu konuda uzmanlaşmış şirketler tarafından idare edilmeli. Parasının hangi fon ya da fonlarda değerlendirileceğine çalışanın kendi karar vermeli. Bu yolla ekonomik birimler ekonomideki fiyat hareketlerini (faiz, kur, Borsa gibi) daha yakından takip edip piyasalardaki yönlendirmelere daha duyarlı hale geleceklerdir. Bu yaklaşım aynı zamanda devletin kıdem tazminatı fonunu kendi politika amaçları için kullanmasını önleyecektir.
Bireysel emeklilik sigortasının aslında bireysel emeklilikle alakası yok. On yıl sonra parasının tamamını cezasız alabilme hakkı veren bir emeklilik sistemi emeklilik sistemi olamaz. Kıdem tazminatı fonu da bu hale getirilmemeli. Aksine, bireysel emeklilik sigortası gerçek emeklilik sistemi haline dönüştürülmeli. Kıdem tazminatı ya da bireysel emeklilik sistemi çalışanların gerçekten emekli olduklarında (ücret ya da maaş kazanmadıkları dönemde) yaşamlarını rahatça sürdürebilecekleri sistemler olarak oluşturulmalı. Böyle olmadığında, bu sistemler hayatın bir bölümünde "ikramiye" niteliğine bürünüyor. Yaşlılık dönemi sorununa bir çözüm olmaktan uzaklaşıyor.

YAŞLANAN NÜFUS DÜŞÜNÜLMELİ
Türkiye nüfusu da yaşlanıyor. Gelişmiş ülkeler kadar hızlı olmasa da, Türkiye nüfusunun 65 yaş ve üstü bölümü 2050 yılında toplam nüfusun beşte birine gelecek (bugün yüzde 7.7). Bugünkü yapı altında Türkiye bu nüfusu beslemekte ve bu nüfusa makul düzeyde sağlık hizmeti vermekte zorlanır. Kıdem tazminatı ve bireysel emeklilik sistemleri bu dönemi göz önüne alarak oluşturulmalı.
İşsizlik sigortası da bu sistemin bir parçası olmalı. Sigortanın (birikimlerin sahibi) çalışan olmalı. İşsiz kalındığında, fondan çekilen meblağ çalışanın işsizlik fonunu düşürmeli. Gelecekte alacağı parayı azaltmalı. Ancak bu yolla işsiz kalındığında yeni bir iş bulabilmek için kişiler teşvik edilebilir. Tüm dünyada işsizlik sigortaları genellikle çalışmayı değil, işsiz kalmayı özendirmekte.
Konunun makro ekonomik boyutu emekli nüfusun refahını artırmak kadar önemli. Ortalama 15-20 yıl vadeli fonların birikmesi toplam tasarrufları artırıp yatırım yapılabilecek uzun vadeli kaynakları hızla artıracaktır. Türkiye'nin nüfusu hâlâ çok genç (30 yaşın altında). Dolayısıyla, uzun vadeli fonlar çok hızlı büyüyebilecek bir potansiyele sahip. Doğru kurulmuş bir kıdem tazminatı + bireysel emeklilik + işsizlik sigortası Türkiye'ye çok kısa sürede sınıf atlatır.