Advertisement

Türkiye ekonomisinde tasarrufların az olduğu artık iyi bilinen bir gerçek. Bilemediğimiz, şirketler kesiminin mi, yoksa hane halkının mı az tasarruf ettiği. Türkiye ekonomisine yönelik güncel “fon akımları” hesaplanmadığından, hangi kesimin daha az tasarruf ettiğini bilemiyoruz. Ama hane halkı tasarruflarının çok düşük ve düşmekte olduğu olasılığı oldukça yüksek.

Tasarruf, kullanılabilir gelirin tüketilmeyen kısmıdır. Hane halkı gelirinin bir bölümünü neden aynı dönemde tüketmez de saklamayı tercih eder? Bu sorunun yanıtı hem iktisadi hem de iktisadi olmayan dürtüleri içerir. Ebeveyn olmanın verdiği sorumlulukla hane halkı bugünkü gelirinin bir bölümünü tüketmeyerek gelecek nesillere az ya da çok bir servet bırakmak isteyebilir. Bu konunun iktisadi olmayan tarafıdır. İktisadi açıdan, bugünkü tüketiminden feragat ederek hane halkı ileride daha fazla tüketmek isteyebilir. Hane halkı neden böyle bir seçim yapar?

NEDEN TASARRUF YAPARIZ?

Ekonomide her şey fiyatın bir fonksiyonudur. Bugünkü tüketimi ertelemek aynı zamanda bugünkü tüketimin göreli olarak daha pahalı olmasından, buna karşılık ilerideki tüketimin göreli olarak ucuz olmasından kaynaklanır. Bugünkü tüketimi pahalı yapan nedir? Ekonomideki faiz düzeyi bugünkü ve gelecekteki tüketimin göreli fiyatını verir. Faizler arttıkça bugünkü tüketim pahalılaşıp ilerideki tüketim ucuzlar. Bir ekonomideki hane halkı tasarruflarını artırmak (bugünkü tüketimi pahalılaştırmak) yalnızca faiz düzeyi yoluyla olmayabilir.

Hane halkının ileriye dönük ekonomik beklentilerinin bozulmasıyla da tasarruf etme dürtüsü artabilir. İleriye dönük beklentilerin bozulması, hane halkı açısından göreli olarak bugünkü tüketimin pahalılaşması anlamına gelir. Devletin zorlamasıyla da hane halkı tasarrufları artabilir. Emeklilik programları bunun en iyi örneklerinden biridir. Dünyanın her yerinde emeklilik programları tasarrufların bir parçasıdır, ama gönüllü değil, zorunlu tasarruflardır.

ZORUNLU TASARRUFLARI ARTIRMALIYIZ

Tasarruf, hane halkı tarafından bugünkü tüketimden feragat etmek olduğuna göre, hane halkının bu dönem daha az tüketmesi ekonomide bu dönemdeki toplam iç talebin azalması anlamına gelir. İç talep büyümesi yoluyla ekonomik büyümelerini gerçekleştiren ülkeler için tasarruf oranının birdenbire artması ekonomik büyümeyi sakatlayan unsurlardandır. Küresel kriz döneminde birçok ülke bu paradoksu yaşadı. Hane halkının ileriye dönük beklentilerinin bozulmasıyla, birçok ülkede hane halkı tasarruf oranı (tasarrufların kullanılabilir gelire oranı) yükseldi. Tüketim düştü, ekonomik büyüme ya durdu ya da küçülme yaşandı. Örneğin, Amerika‘da hane halkı tasarruf oranı 2007 yılında yüzde 2.4 kadarken, 2010 yılında yüzde 5.1’e kadar tırmandı.

Benzer şekilde, İrlanda’da 2007 yılında eksi yüzde 2.2 olan hane halkı tasarruf oranı 2009 yılında yüzde 10’a kadar tırmandı. Hane halkının borçlu olmasıyla tasarruflarını artırıp artırmaması seçeneği birbirleriyle doğrudan ilişkili konular değil. Hane halkının borçlarının bir bölümünü ödemesi de tasarrufu artıran bir olgudur. Küresel kriz döneminde birçok ülkede tasarrufların artışı hane halkının borçluluğunun azalması yoluyla oldu.

Bankalar küçülmek zorunda kaldı (de-leveraging). Türkiye’de tasarrufların artırılmasından söz ederken, ne faizlerin artması savunulmakta ne de ileriye dönük beklentilerin bozulması yoluyla tasarrufların artırılması önerilmekte. Yapılması gereken, emekliliğe (ama gerçek emekliliğe) yönelik programların oluşturulması. Yani Türkiye zorunlu tasarrufları artırma yoluna gitmeli. Atatürk’ü saygıyla anıyorum.