Advertisement

Ödemeler dengesi verileri Türkiye ekonomisine döviz girişlerinin kıt olmadığını gösteriyor. Eylül ayında cari işlemler açığı 3.3 milyar dolar oldu. Buna karşılık, yurtdışından sağlanan ve kaynağı bilinen finansman 2.2 milyar dolardı. Kaynağı bilinmeyen döviz girişleri ise 1.7 milyar dolar oldu. Kısacası, eylül ayında cari işlemler açığının finansmanı için gereken döviz miktarı 3.3 milyar dolarken, ekonomiye giren toplam döviz miktarı 3.9 milyar dolara geldi. Buna rağmen, sepet bazında (yarım dolar ve yarım Euro) döviz kuru aylık ortalamalar bazında son yılların rekorunu kırarak eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 3.3 arttı. Bu rakamlara bakarak kurlardaki artışın nedenini dışarıda değil, içeride aramalıyız.
Eylül ayında Merkez Bankası'nın döviz rezervleri 600 milyon dolar arttı. Yani, döviz arzı ile döviz fazlası arasındaki fark Merkez Bankası'nın döviz rezervlerine gitti. Merkez Bankası döviz rezervlerini
artırmasaydı ya da biraz azaltsaydı belki de kurlar hiç artmayacaktı. Devir, döviz rezervlerini artırma zamanı mıdır? Yoksa, devir, döviz kurlarının daha da artmasına seyirci kalma zamanı mıdır? Politika yapıcılarının tepkisine bakarsak, sanki döviz kurlarının artışından pek rahatsızlık duyulmuyor gibi.

HANGİ FED BASKISI?
Piyasada FED baskısı ya da yabancı yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerden çıktıkları yönünde konuşmalar oluyor. Ama, ödemeler dengesi verileri kur artışının arkasında böyle bir gelişmeyi doğrulamıyor. Eylül ayında Türkiye ekonomisine kaynağı bilinen yerlerden gelen dış finansman 2.2 milyar dolarken, bunun tümü portföy yatırımlarından geldi.
Bu görüntü, yalnızca eylül ayı için değil, FED bakısının yaşandığı yılın üçüncü üç aylık bölümünün tümü için geçerli. Aylık ortalama kurlardan hesaplarsak, yılın üçüncü üç ayında (eylül-haziran arasında) sepet kur bazında, Türk Lirası nominal olarak yüzde 9.4 değer yitirdi. Bu dönemde cari işlemler açığı 12 milyar dolar olurken, kaynağı bilinen ya da bilinmeyen toplam dış kaynak girişi 15 milyar dolar oldu. Temmuz ayındaki 3 milyar dolar tutarındaki portföy yatırımlarından çıkış yaşandıktan sonra ağustos ve eylül aylarında bu kalemden toplam 4.1 milyar dolar döviz girişi oldu. Yılın üçüncü üç ayında Merkez Bankası'nın döviz rezervlerindeki artış da 3 milyar dolara yaklaştı.

GÖZLERİMİZİ İÇERİYE ÇEVİRMELİYİZ
Kaynağı bilinmeyen döviz girişi elbette sağlıklı bir döviz kaynağı olarak nitelendirilemez. Yine de, döviz, dövizdir. Bir biçimde sisteme girmiş ve bir şeyleri finanse etmiş. Böyle baktığımızda, FED
baskısı, yabancı yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerden çıkması gibi bahaneler, ödemeler dengesi verilerine göre, Türkiye ekonomisi üzerine uydurulmuş "şehir efsanesi" niteliğinde. FED baskısı söz
konusu olabilir. Ama, baskının yarattığı tedirginlik, yurtdışındaki yatırımcıları değil, galiba yurtiçindeki ekonomik birimleri sarmış gibi. Merkez Bankası ihale yoluyla bankalara döviz satıyor. Başlarda ihalelere gelen talep ile Merkez Bankası'nın satacağını ilan ettiği döviz miktarları birbirlerine çok yakındı. Son zamanlarda bu fark açılmaya başladı. İçeride döviz talebinin bir portföy tercihi olarak artması söz konusu olabilir. Yabancı yatırımcıların Türk bonolarını net bazda alırken, bono faizlerinin de artması bir başka ilginç gelişme. Gözlerimizi dışarıda tutmak yerine içeriye çevirmenin zamanı geldi galiba. Şirketler kesiminin portföy tercihleri incelemeye değer görünüyor.