Advertisement

Ağustos döneminde (temmuz-ağustoseylül ortalaması) Türkiye genelinde işsizlik oranı yüzde 9.8’e çıktı. Uluslararası karşılaştırmalar çerçevesinde, ekonomik kriz içinde olmayan bir ülke için bu oran çok yüksek. Kırsal kesimi dışarıda bırakırsak, kentlerde işsizlik oranı erkek nüfusta yüzde 9.6, kadın nüfusta yüzde 17.8 oldu. Bu rakamlarla kadın nüfusuna iş bulamayan bir ülke konumundayız. Ayrıntılara girdiğimizde bu yargının çok doğru olmadığını görüyoruz. İstihdamdaki artışlara baktığımızda, aslında kadın nüfustaki istihdam artışının erkek nüfusa göre daha yüksek olduğunu görüyoruz. Geçen yılın ağustos dönemiyle karşılaştırıldığında, kentlerde son bir yılda erkek nüfustaki istihdam 201 bin kişi artarken, kadın nüfustaki istihdam artışı 316 bin kişi oldu. Kadın nüfusa iş bulabiliyoruz. Sorun, iş arayan kadın nüfusun ekonominin yarattığı istihdamdan çok daha hızlı artması.

ARTIK KADIN, PAZAR EKONOMİSİ İÇİN ÇALIŞMAK İSTİYOR

Genel eğilimleri on iki aylık ortalamalar bazında saptamak çok daha anlamlı. Son on iki ayda işsizlik oranı ortalama yüzde 9.6 oldu. Bu oran geçen yıl yüzde 9.1 idi. Kentlerde erkek nüfustaki işsizlik oranı yüzde 9.5 olurken, kadın nüfustaki işsizlik oranı yüzde 16.3’e geldi. Son on iki ayda, bir önceki on iki aylık döneme göre, kentlerdeki erkek nüfusta istihdam ortalama 336 bin kişi artarken, kadın nüfusta 349 bin kişi arttı. Aynı dönemde, kentlerde işgücüne katılım erkeklerde ortalama 366 bin kişi artarken, kadın nüfustaki işgücüne katılım ortalama 483 bin kişi oldu. Artık, kadınlar evde oturmak yerine pazara yönelik üretime daha fazla katılmak istiyorlar. Bu çok olumlu bir gelişme. Türkiye genelinde erkek nüfusun işgücüne katılım oranı (işgücündeki nüfus/çalışabilir nüfus) yüzde 73 civarındayken, bu oran kadınlarda yüzde 31. Kadınlarımızın çoğu hâlâ evde oturuyor. Ama giderek daha fazla pazar için üretim yapma eğilimindeler. Geçen yılın aynı dönemine göre, kentlerde çalışabilir nüfusta son on iki aydaki ortalama artış 495 bin kişi olurken, işgücündeki nüfusta artış 849 bin kişi oldu. Yani çalışabilir nüfustaki artış kadar işgücündeki nüfus arttı ve üzerine geçmişte çalışabilir nüfusta olup da işgücünde olmayanların bir bölümü de işgücüne girmeye karar verdi. Bu olgu kentlerdeki kadın nüfusta çok daha çarpıcı. Son on iki ayda kentlerdeki çalışabilir kadın nüfus ortalama 233 bin kişi artarken, aynı dönemde işgücündeki kadın nüfustaki artış 483 bin kişiye geldi. Yani, kentlerde çalışabilir yaşta olduğu halde daha önce işgücünde olmayan ortalama 250 bin kişi son on iki ayda işgücüne katıldı. Çalışabilir nüfustaki artışın iki katından daha fazla kadın kentlerde iş aramaya başladı.

YOLUMUZ UZUN

Grafikten bu eğilimi çok daha iyi görebiliyoruz. Marjinal işgücüne katılım eğilimi (işgücüne katılımdaki değişimin çalışabilir nüfustaki değişime oranı) kentlerdeki erkeklerde geçen yılın bu döneminde 0.6 civarındayken şimdi 1.4’e geldi. Kadınlarda ise bu oran 0.8’den 2.1’e fırladı. Yeni işgücüne katılımlarla istihdam piyasasında arz yönlü bir baskı var. Bu baskının yüksek ekonomik büyümeyle dahi hafifletilmesi zor görünüyor. Bu eğilim devam ettiği sürece yüksek işsizlik oranına katlanmak zorundayız. Çünkü, özellikle kadınlarda, işgücüne katılım oranını uluslararası düzeye getirebilmek için daha önümüzde çok uzun bir yol var.