Advertisement

Geçen hafta sonu S&P BB+ olan kredi notumuzun görünümünü durağandan negatife çevirdi. Kaçınılmaz olmasa da, görünümün negatife dönmesi önümüzdeki dönemde notumuzun düşürülebileceğinin habercisi. Notumuzun düşüp düşmeyeceği büyük ölçüde risk olarak sayılan etkenlerin önümüzdeki dönemde gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine bağlı.
Haberlerde ve yapılan birçok yorumda, S&P'nin ne dediğinden çok, görünümün negatife dönmesinin Türkiye ekonomisini etkileyip etkilemeyeceği üzerinde duruldu. S&P'nin Hazine ile bir anlaşmasının olmaması da not görünümünün olumsuza dönmesinin çok fazla etkili olmayabileceğine neden olarak gösterildi. Çok önemli iki noktayı gözden kaçırıyoruz. Birincisi, uluslararası piyasanın S&P'nin söylediklerine itibar edip etmemesi S&P'nin uluslararası itibarıyla ilgili, not verdiği ülke ile anlaşmasının olup olmadığıyla değil. İkincisi, S&P'nin not görünümünü olumsuza çevirirken saydığı nedenler diğer derecelendirme kuruluşları tarafından paylaşılıyorsa, yakında onlar da not görünümünü negatife çevirebilirler.

İKİ RİSK
Not görünümünün negatif olmasının nedeni olarak S&P daha önce söz konusu olmayan iki önemli riskin oluştuğuna dikkat çekiyor. Söylediklerinin yaklaşık tercümesi şöyle:
"Bize göre birinci risk, dış şartlar kötüleştikçe, Türkiye nin maliye ve para politikaları ülkeyi sert iniş yapmaya (hard lending) açık hale getirdi. Özellikle, aşağı yönde güncellediğimiz milli gelir büyümesi tahminlerimizin de altında kalırsa, Türkiye'nin dış ve mali dengeleri tahminlerimizin de ötesinde bozulabilir.
İkinci risk, Türkiye'de kurumsal kontrol-denge (checks and balances) ve yönetişim standartları beklenmedik bir şekilde bozuldu. Örneğin, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı ve şeffaflığı üzerindeki herhangi bir kısıtlamanın geleneksel olarak dış finansmana muhtaç bir ekonomide bir risk yaratacağını düşünüyoruz."
Türkiye'de böyle riskler yok demek biraz zor. Son dönemde döviz kurlarındaki fırlama ve Merkez Bankası'nın elinde olduğu düşünülen silahlarla olaya geç müdahalesi, söz konusu riskleri daha da artırdı. Neredeyse tüm kurumlarca milli gelir büyümesine yönelik tahminlerin aşağı yönde güncellenmesi söz konusu oldu. Merkez Bankası'nın döviz kuru gelişmelerine geç müdahalesi de bağımsızlığı konusunda soru işaretlerini artırdı.

SENARYOLAR
S&P'nin not görünümünü negatife çekerken kullandığı senaryo (base-line) aslında birçok açıdan iyimser olarak dahi yorumlanabilir. Örneğin, geçen yılın büyüme tahmini yüzde 3.6 iken, bu yılki büyüme tahmini yüzde 2.4'e çekilmiş. Buna karşılık, geçen yıl cari işlemler açığının milli gelire oranı yüzde 7.6 olarak tahmin edilirken, bu oran bu yıl için yüzde 2.9 olarak tahmin ediliyor. Cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 7.6'dan yüzde 2.9'a düşebilmesi için Türkiye ekonomisinin reel olarak daralması gerekir. Bu oran 2008 yılında yüzde 5.5 iken 2009 yılında yüzde 2'ye gerilemişti. Ama, 2009 yılında ekonomi de reel olarak yüzde 4.8 daralmıştı.
Cari işlemler açığının milli gelire oranı yüzde 3'ün altına gelecekse, Türkiye ekonomisinin sert iniş (hard landing) yapması söz konusu olabilir. Ekonomi bu yıl gerçekten yüzde 2'nin üzerinde büyüyecekse, cari işlemeler açığının Türkiye ekonomisinin en önemli risklerinden biri olması devam edecek demektir. Merkez Bankası'nın bağımsız olup olmadığı ise önümüzdeki dönemde, verilen demeçlerle değil, Merkez Bankası'nın hareketleriyle açığa kavuşacak bir konu. Bu konuda tamiri zor bir yara alındığı aşikâr.
Kısacası S&P, geçen yılın mayıs ayı sonunda başlayan siyasi ve ekonomik süreci Türkiye'nin iyi yönetemeyip yeni riskler oluşturduğunu söylüyor.