Advertisement

2001 krizinden bu yana ileriye dönük beklentiler hiç bu kadar bozulmamıştı. 2006 yılının ortasında Türkiye ekonomisi ters rüzgârla mücadele etmişti. 2008 yılının ortasında derinleşen küresel krizde ters rüzgârlara maruz kalmıştık. Ama bunların hiçbirinde olumsuz beklentilerin ufku bu denli uzun tutulmamıştı. Sonuçta, 2006 yılında da, 2008 yılında da ekonomi çok çabuk toparlanma sürecine girmişti.
Şimdi daha farklı bir dönemden geçiyoruz. Belirsizlikler hem içeriden hem de dışarıdan kaynaklanıyor. İçeriden kaynaklanan belirsizliklerin (yerel, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler ile iktidara yönelik suçlamalar) göreli olarak uzun süreceği beklentisi ağır basıyor. Aynı şekilde, dışarıdan kaynaklanan belirsizlikler (Suriye, Ukrayna, gelişmekte olan ekonomilerin gözden düşmesi) de uzun sürecekmiş gibi görünüyor. Bu ikisi birleşince Türkiye’deki ekonomik birimler, mali piyasalar sakinleşse dahi sakinliğin artık uzun sürmeyeceğini düşünüyor. Piyasalar dalgalanmaya başlayınca, dalgalanmanın hemen bitmeyeceğini düşünüyor.

KÖTÜ SATIN ALINIYOR
Sepet bazında döviz kuru 2.65’in üzerinde. Dış piyasalar sakinleşince sepet kur 2.60’a doğru geriliyor. İçeriden ya da dışarıdan kaynaklanan en ufak bir haber, sepet kurunu yeniden 2.65’in üzerine taşıyor. Genel beklenti, döviz kurlarındaki dalgalanmaların bitmeyeceği ve büyük bir olasılıkla döviz kurlarının belirsizlikler bitene kadar daha da yükselebileceği. Bu yöndeki beklentiler, ekonomik birimlerin kararlarına da doğal olarak yansıyor.
Döviz hesapları kabarmaya başladı. Yüklü döviz borcu olan şirketler, ne olur ne olmaz diye döviz alıp bir kenara koyuyor. Hızlı raf ömrü olan dayanıksız tüketim malı üreticileri, döviz kurlarının geldiği düzeyi düşük görüp üretim girdilerini şimdiden temin ederek stoka üretim yapmayı tercih ediyorlar. Üretim artmış görünüyor. Ama artış, düşüşün habercisi niteliğinde. Ekonomi istihdam yaratmaktan çekiniyor. Ekonomik büyümeye rağmen ekonominin istihdam yaratma gücü giderek düşüyor.

KIRILGANLIK ARTAR
İçinde yaşadığımız konjonktürde, yüksek cari açık ve özel sektörün dış borçlarının geldiği düzey itibarıyla uluslararası yatırımcılar gözünde zaten en kırılgan ülke kategorisindeydik. Adalet alanında yapılan değişikliklerle kendimize daha da özel bir yer açtık. Yabancı yatırımcılar, seçimlerle ve hükümete yöneltilen suçlamalarla o denli ilgilenmiyor ya da ilgilenmiyor gözüküyor. O konulara daha çok ülkenin iç işi olarak bakıyor. Ama hukuk alanında alışılmışın ve genel kabul görmüş ilkelerin dışında bir yapı kurulmaya çalışılması, yabancı yatırımcıları ürkütüyor. Yabancıların yönelttiği sorular artık ekonomik gidişat ya da makro ekonomik beklentiler değil. Yabancılar yeni kurulmaya çalışılan adalet yapısının ne kadar yürürlükte kalabileceğini merak ediyor. “Yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik hukuk reformu lafından bunu mu anlıyordunuz?” diye yabancı yatırımcılar dalga geçiyor. Türkiye ekonomisi az ya da çok büyüyecekse, cari işlemler açığı vermesi gerekecek. Büyümeyi destekleyecek cari işlemler açığının finansmanı gerekiyor. Bu finansmanı yurtdışındaki yatırımcılar sağlayacak. İster sahiplik yoluyla, ister borç yoluyla olsun, yabancı yatırımcıların getireceği finansmanın en önemli güvencesi, ülkedeki hukuki yapı. Şimdi bu yapı hakkında ciddi şüpheler oluşturduk.
İç ve dış belirsizlikler uzun sürse de bir gün dağılır. Ama alışılmışın dışındaki ve genel kabul görmüş ilkelere ters bir hukuki yapının getirdiği tahribatı, azalan belirsizlikler düzeltemez. Olsa olsa, Türkiye ekonomisinin kırılganlığını artırır.