Advertisement

Merkez Bankası bir hafta vadede piyasaya verdiği borcun yıllık faizini indirdi. Faiz indirimine yönelik kendine göre birtakım nedenler sıraladı. İçinde yaşanan şartlarda bu nedenler pek fazla inandırıcı olamadı. Aksine, Merkez Bankası’nın neyi hedeflediği yönünde bir kez daha belirsizliğe yol açtı. Şimdi, faiz indiriminin bir defalık mı, yoksa bir dizi faiz indiriminin ilk halkası mı olduğu merak ediliyor.
Faizi indirimi için sıralanan nedenlere bakacak olursak, döviz kurlarındaki eğilimin hangi yönde olacağı önümüzdeki dönemde faiz indirimlerinin devam edip etmeyeceğinin göstergesi olacak. Piyasa da bunu biliyor. Bildiği için de bu yolla piyasa Merkez Bankası’nı yeni faiz indirimleri için zorlayabilir. Yeni faiz indirimleri piyasanın kârlarını artırıcı yönde bir işlev görebilir.

HAKLI NEDEN OLUŞABİLİR
Uluslararası sermaye akımları eski düzeylerinde değil. Ama, dönemsel ve göreli olarak fena da sayılmaz. Gelişmekte olan ekonomilere yönelik risk iştahında belli bir düzelme var. Bu şartlarda döviz kurlarında ılımlı bir düşüş her zaman söz konusu olabilecek. Kaldı ki, TL aşırı değersiz bir düzeyden geliyor. Yani, doğru dürüst bir yabancı sermaye girişi olmasa dahi, sermaye çıkışının durmuş olması dahi döviz kurlarını düşürücü bir rol oynar.
Küresel risk iştahında bir bozulma olmadığı takdirde, TL nominal olarak değerlenmeye devam edebilir. Merkez Bankası ise bu eğilimi durdurmaya çalışıyor. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde Merkez Bankası’nın günlük döviz satışları durabilir. Ama, döviz satışlarının durdurulması, hatta günlük döviz alışlarının başlaması döviz kurlarındaki düşüş eğilimini durdurmayabilir. Aksine, artırabilir. O takdirde, Merkez Bankası’nın bakış açısından yeni bir faiz indirimi için yol açılmış olur.
Ağustos ayına gelindiğinde, yıllık enflasyonda çok hafif bir düşüşün gerçekleştiğini de görebiliriz. Yıllık enflasyondaki düşüş Merkez Bankası için faiz indirimine yönelik daha tutarlı bir neden olur. “Hedeflenen enflasyona yakınsama” adı altında faiz indirimi için haklı bir neden bulunmuş olur.

TEPKİ DENKLEMİ
Kısa vadeli faizlerdeki indirim getiri eğrisi düzleşse de, normalleşse de (faizin kısa vadede düşük, uzun vade daha yüksek olması), doğal olarak uzun dönemli Hazine bonosu faizlerinin de düşmesine yol açacak. Piyasa için bu beklenti bugün “Hazine bonosuna girmenin zamanı” olarak algılanır. Uzun vadeli faizlerdeki düşüş, Merkez Bankası kısa vadeli faizi indirmeden gerçekleşmiş olur. Merkez Bankası’nın piyasayı takip ettiği izlenimi doğar. Merkez Bankası pasifmiş gibi görünür. Gerçekte olan ise Merkez Bankası’nın stratejisinin piyasa tarafından iyi okunmasıdır. Son bir ayda böyleydi, önümüzdeki aylarda olacak olan da budur.
Normal şartlarda geçen haftaki faiz indirimi önümüzdeki dönemdeki faiz indirimlerinin ilk halkası durumunda. Zinciri kırabilecek tek gelişme küresel risk iştahının bozulup yeniden Türkiye gibi ülkelerden yabancı sermaye çıkışının başlaması olur. O takdirde, döviz kurları yeniden artma eğilimine girer. Bu durumda Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizler konusunda daha temkinli olması gerekebilir.
Öyle anlaşılıyor ki, Merkez Bankası’nın tepki denkleminde enflasyon yok. Geçmişte de olmamıştı. Denklemin en önemli parametresi döviz kurlarındaki eğilim. Geçmişte de böyleydi, gelecekte de böyle olacak gibi görünüyor.