Advertisement

Bir kurum bağımsızsa, hesap verilebilirlik kurumun bağımsızlığının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu kural merkez bankaları için de doğrudur. Eğer bir merkez bankası yasası gereği, kendi iç organları eliyle, yine yasayla saptanmış hedef doğrultusunda elindeki politika araçlarını serbestçe kullanabilme yetkisine sahip olmuşsa, hesap vermek zorundadır. Bağımsız bir merkez bankası, hem kamuoyuna hem de hükümete hesap vermek zorundadır. Bu nedenle merkez bankası başkanları dönemsel olarak hem Parlamento’nun ilgili komisyonuna hem de hükümete sunumlar yapar. Parlamento’ya yapılan sunum, kamuoyuna hesap vermek anlamına gelir. Dönemsel olarak yayınlanan Enflasyon Raporu da kamuoyuna hesap vermenin bir parçasıdır. Hükümete yapılan sunum, doğal olarak hükümete hesap verme anlamına gelir. Kendi organları eliyle bağımsızca elindeki tüm politika araçlarını kullanabildiği halde, bir merkez bankası yasayla saptanmış hedefi, belli bir aralık içinde tutturamamışsa, kamuoyuna da açıklanan bir mektubu hükümete göndermek zorundadır. Mektup, nerede yanlış yapıldığını, bir daha aynı yanlışın tekrarlanmaması için neler yapılacağını içermelidir. Hükümetin bazı uygulamaları nedeniyle bir merkez bankasının hedefe ulaşmada zorlukları varsa, merkez bankası gönderdiği mektupta hükümete de öneriler götürmek durumundadır.

BAĞIMSIZSA HESAP SORULUR

Bağımsız bir merkez bankası için olmazsa olmaz olan bütün bu unsurlar, bizim Merkez Bankası için de yasasında belirtilmiş durumda. Bu unsurları yasaya yazmak başka, uygulamak başka olabiliyor. Türkiye yasa ile uygulama arasındaki farkı yaşıyor. Bugüne kadar Merkez Bankası hükümete birçok mektup gönderdi. Bu mektuplarda ne kendisine kabahat buldu ne de hükümetin uygulamalarına. Gelişmeler kendiliğinden olmuş gibi, bu mektuplarda hedefin neden ıskalandığı konusunda açıklamalarda bulunuldu. Hedefin bir daha ıskalanmaması için ne yapılabileceği konusunda pek bir şey söylenmedi. Hesap verilebilirlik ancak alınan kararlar ve uygulamalar bağımsız olduğunda geçerlidir. Eğer hükümet, bir merkez bankasının işine karışıp ne yapıp ne yapmayacağını söylüyorsa, en azından hükümete hesap verilebilirlik ortadan kalkar. Her gün başbakandan başlayarak hükümet üyelerince faiz yüksek mi, alçak mı ya da merkez bankası faizi indirsin mi, çıkarsın mı tartışmaları yapılıp günlük gazetelere manşet oluyorsa, bir merkez bankasının hedefi ıskaladı diye hükümete hesap vermesini bekleyemeyiz.

Böyle bir ortamda hükümetin de dönüp o merkez bankasını hedefi ıskaladı diye kamuoyu önünde eleştirmesi, tribünlere oynamanın ötesine gitmez. Ama bütün bunlar merkez bankasının kamuoyuna hesap vermesi gereğini ortadan kaldırmaz.

TARAFTAR HERKESE KIZAR

Yıllardır Türkiye’de enflasyon hedefi ıskalanıyor. Döviz piyasasının sakin olduğu bir dönemde enflasyon hedefin üzerinde seyrediyor diye Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri artırdığını hiç gördük mü? Hayır. Kısa vadeli faizler hep döviz piyasası karıştığında artırıldı. Döviz piyasası sükûnete kavuştuğunda, kısa vadeli faizlerde eğilim hep aşağı yönde oldu. Politika faizi arttı denmesin diye faiz koridoru gibi kafa karıştıran icatlarda bulunuldu. Hükümetle uyum içinde olabilme çabasıyla, faiz oranı hakkında bir açıklama yapmak zorunda kalınmadan likidite idaresi altında enflasyon görünümü oluşturulmaya çalışıldı. Başarılı olunduğu söylenemez. Kulüp başkanı sahada kimin oynayacağına, hangi taktiğin uygulanacağına, gerektiğinde oyundan kimin alınıp oyuna kimin gireceğine karar veriyorsa, kulüp başkanı teknik direktöre hesap soramaz. Ama taraftarlar, kulüp başkanına da teknik direktöre de kızar.