Advertisement

Avrupa Merkez Bankası (ECB) bugün büyük bir olasılıkla yeni parasal genişleme kararı verecek. Vermezse, ortalık toz duman olur. Piyasa bu yönde bir karar bekliyor. ECB de çeşitli yollarla böyle bir karar alacağı yönünde piyasaları hazırladı. Piyasa da bu kararın önemli bir bölümünü zaten satın aldı.
Otoriteleri rahatsız edecek boyutlarda Euro’nun değerli olması bir ölçüde yumuşadı. Ama, deflasyon riski daha da arttı. Geçenlerde Euro Bölgesi’nde yıllık enflasyonun yüzde 0.5’e düştüğü açıklandı. ECB’nin hedefinin yüzde 2 olduğu ve enflasyonun daha da düşme eğilimi içinde olduğu düşünülürse, parasal genişleme yönünde Avrupa’nın oldukça fazla yeri olduğu daha iyi anlaşılır. Deflasyon riski zaten kör-topal giden ekonomik büyümeyi daha da kırılgan hale sokuyor.

AKTARIM MEKANİZMASI ÇALIŞMIYOR
Küresel kriz çıktığından bu yana ECB ilk kez parasal genişlemeye gidecek değil. Daha önce de çeşitli kez parasal genişlemeye gidildi. Kullanılmadı, ama piyasaya parasal genişlemeye yönelik açık çek dahi verildi. 2007 Eylül ayı ile 2012 sonu arasında ECB bilançosu iki kattan fazla arttı. Çok düşük faizle bankalara istedikleri kadar kredi alabilme olanağı getirildi. Bankalar ECB’den aldıkları kredileri vadeleri dolmadan geri ödediler. Euro’yu kurtarma adına, bir program yaptıkları takdirde, piyasadan borçlanamayan ülkelerin bonolarının sınırsız bir biçimde satın alınması kararlaştırıldı. Bu yola gerek kalmadı.
2014 yılının mayıs ayı başı itibarıyla ECB’nin bilançosu üçte bir azalmış durumda. Yani, ECB’nin gerçekleştirdiği parasal genişlemenin yarısı geri geldi. En geniş para arzı olarak tanımlanan M3 2012 yılının ortasından bu yana düşüş eğiliminde. Kısacası, son dönemde Euro Bölgesi’nde parasal genişleme değil, faizler düşürüldüğü halde, parasal sıkılaştırma söz konusu.
Avrupa’da sorun parasal genişleme değil. Sorun, parasal genişlemenin ekonomiye girmemesi. Teknik deyimiyle, Avrupa’da parasal aktarım mekanizması sakat durumda. Merkez bankalarının klasik parasal genişlemeye gitme yolu bankalara verdikleri kredileri ucuzlatarak bankaların nakit zengini olmalarını sağlama olarak nitelendirilebilir. Nakit zengini olan bankalar maliyeti ucuzlatıp ekonomiye verdikleri kredileri artırırlar. Artan krediler mevduatları artırır. Artan mevduatlar bankaların daha da fazla kredi vermelerini teşvik eder. Bu mekanizma Avrupa’da çalışmıyor.

PİYASALAR TATMİN OLURSA
ECB’nin bankalara verdiği krediler zaten çok ucuz (yıllık yüzde 0.25). Faiz yoluyla bankaları teşvik edecek yer yok. Miktarsal genişleme denilen, doğrudan ucuz faizle bazı sermaye piyasası araçlarını satın alma yoluyla gerçekleştirilen parasal genişleme yine bankalara takılıyor. ECB’nin doğrudan bankalara yaptığı mevduat da bankalara takılıyor. Bankalar aldıkları paraları yeniden ECB’ye mevduat yapıyor. Yani, para ekonomiye girmiyor.
Bugün ECB bankalara ya da ekonomiye doğrudan borç verip verilen borcun yine ekonomide kalmasını garanti edecek bir mekanizma bulmak zorunda. ECB şapkadan bir ya da birden fazla tavşan çıkarmak durumunda. Böyle bir tavşan var mı? Bilemeyiz. Ama yoksa, ECB’nin klasik parasal genişleme formülleri çok ciddi bir hayal kırıklığı yaratabilir. Piyasaları tatmin edebilecek bir yaklaşım ise Euro’nun değerinin daha da düşmesine yardım edebilir. İnkâr etseler de, hedef de zaten bu.