Advertisement

2007 yılı birçok alanda Türkiye’nin kırılma yılı oldu. 2001 yılında yaşadığımız krizden göreli olarak çabuk çıktık. Yüksek maliyet ödedik. Geriye doğru baktığımızda, bu denli yüksek maliyet ödemeseydik belki birçok reformu da yapmayacaktık. Dolayısıyla, 2001 yılında duvara çarpmamız uyanmamıza neden oldu. Mecburiyetten daha sonra Türkiye ekonomisinin düzlüğe çıkmasına neden olan birçok adımlar atıldı.

Kazanılan ivmeyle Türkiye ekonomisi çok çabuk toparlandı. Aynı dönemde uluslararası şartlar da o denli olumluydu ki, ekonomide küçümsenmeyecek bir sıçrama yaşandı. 2007 yılı bu sıçramanın sonuydu. O tarihten bu yana Türkiye patinaj yapıyor. Patinaj yapmamızın, uluslararası konjonktürün değişmesiyle eşzamanlı olması da elbette tesadüf değil. Reform yorgunu olmamız da bu gelişmelerin bir parçası.

BÜYÜME VE ENFLASYON

2001 yılından 2007 yılına kadar Türkiye ekonomisinin ortalama yıllık büyümesi yüzde 6.8 olmuştu. Uzun dönemli büyüme oranının ortalama yüzde 5’in altında olduğu, daha önceki tarihlerde her 2-3 yılda bir ekonominin tökezlediği düşünülürse, bu altı yılda kesintisiz ve yüksek bir büyüme dönemi yaşadık. 2007-2013 yılları arasında Türkiye ekonomisinin ortalama yıllık büyümesi yüzde 3.2’ye geriledi. Bu dönemde iki yıl üst üste yüzde 9 büyüdüğümüz halde, altı yıllık ortalama bir önceki altı yılın yarısından az oldu.

2001 kriziyle beraber yüzde 100’e gelen yıllık enflasyon 2004 yılının ortasında yüzde 7.1’e kadar geriledi. 2004 yılı dahil 2007 yılı sonuna kadar ortalama yıllık enflasyon yüzde 8.8 oldu. 2008-2013 yılları arasındaki altı yıllık dönemde ortalama yıllık enflasyon yüzde 8 olarak gerçekleşti. Kısacası, 2001 yılından sonra ilk üç yılda enflasyonu yüzde 100’den yüzde 7’ye indiren Türkiye, 2007 yılından sonra enflasyon konusunda bir arpa boyu kadar yol alamadı.

GELİR DAĞILIMI

Doç. Dr. Raziye Selim, Prof. Dr. Ünal Günçavdı ve Araştırma Görevlisi Ayşe Aylin Bayar’ın hazırlayıp kamuoyuna TÜSİAD’ın tanıttığı “Türkiye’de Bireysel Gelir Dağılımı Eşitsizlikleri: Fonksiyonel Gelir Kaynakları ve Bölgesel Eşitsizlikler” başlıklı çalışma da 2007 yılının bir başka açıdan Türkiye ekonomisi için kırılma yılı olduğuna vurgu yapıyor. Raporun bulgularına göre, 2002-2007 döneminde yaşanan refah artışından toplumun daha fazla kesimi yararlanmış. Bireysel gelirler bu dönemde reel olarak artmış, daha sonra aynı artış yakalanamamış.

Gelir dağılımına yönelik tüm eşitsizlik göstergelerinde 2007 yılında bir kırılma görülüyor. 2002-2007 yılları arasında gelir dağılımındaki eşitsizliklerin azalması söz konusuyken, 2007 yılından sonra bu göstergelerde fazla bir değişiklik gözlenmiyor.

2002-2007 arasında gelir dağılımına yönelik eşitsizlik göstergelerindeki iyileşmenin önemli nedenlerinden biri, üst gelir grubunun gelirlerinin önemli bir parçası olan faiz gelirlerindeki düşüş. 2007 yılından sonra faiz düşüşü çok yavaşlıyor, hatta duruyor. Gelir dağılımındaki düzelme de aynı paralelde yavaşlıyor, hatta duruyor.

2007 yılına kadar 2001 krizinin bize dikte ettirdiği reformların meyvelerini yedik. Daha sonra mikro alanda reformları yapamadığımızdan, yenecek meyve kalmadı. 2007 yılından sonra uluslararası konjonktür de bize yardımcı olmadı.

2007 yılı ekonomi için bir kırılma yılıydı. Politika ve başka alanlarda da 2007 yılının Türkiye için bir kırılma yılı olduğu düşünülebilir. Ama bu alanlar bu köşenin konusu değil.