Advertisement

2001 yılının başında Türkiye ekonomisi duvara çarpınca, ekonominin birçok alanında çok önemli reformlar yapmak zorunda kaldı. Uygulamaya geçen reformlar çok çabuk sonuçlarını verdi. Bütçe dengesi olumlu yönde değişirken, küresel sermaye hareketlerindeki artışın da yardımıyla ekonomik büyüme rekorlar kırdı. 2002-2007 yılları arasında ekonomik büyüme reel olarak ortalama yüzde 6.8 oldu. Türkiye ekonomisi tarihindeki en kesintisiz büyüme dönemini yaşadı. Kamu kesiminde yapılan reformlarla beraber Merkez Bankası’nın bağımsız hale getirilip enflasyonun en öncelikli hedef olması ilkesinin benimsenmesi faizlerin kısa sürede çok hızlı düşmesine neden oldu. Bütçede faiz harcamaları reel olarak da, nominal olarak da düştü. Faiz harcamalarından elde edilen tasarruf devletin ekonomik anlamda küçülmesinde değil, faiz dışı harcamaların artırılmasında kullanıldı. O kadar ki, faiz dışı harcamalardaki artışa bütçe gelirleri yetmeyince, dolaylı vergi oranlarındaki artışlar ve bir kereye mahsus vergi gelirleri bütçe dengesinin makul sınırlar içinde kalmasını sağlayabildi.

 

FAİZDEN TASARRUFU YEDİK

 

Grafikte faiz dışı (mavi) ve faiz (kırmızı) harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasıla (gsyih) içindeki oranları birbirlerinin üzerine konmuş şekilde gösteriliyor. Kırmızı ile mavi çizgilerin arasındaki fark o yıldaki faiz harcamalarının GSYİH içindeki oranını gösteriyor. Kırmızı çizginin tekabül ettiği yüzde değer o yıldaki toplam bütçe harcamalarının GSYİH içindeki payı oluyor. 2003 yılında (bugünkü iktidarın ilk tam yılı) faiz dışı giderlerin GSYİH içindeki oranı yüzde 18, faiz harcamalarının GSYİH içindeki oranı ise yüzde 12.9 idi. Toplam bütçe harcamalarının GSYİH içindeki payı yüzde 30.9 oluyordu. 2013 yılına geldiğimizde faiz harcamalarının GSYİH içindeki oranı yüzde 3.2’ye geriledi. Yani, reel olarak bütçeden yapılan faiz harcamaları 2003 yılına göre 2013 yılında dörtte bire geldi. Bu dönemde GSYİH’nin yüzde 9.7’si kadar bir meblağ tasarruf edilmiş oldu. Aynı dönemde faiz dışı harcamalar GSYİH’nin yüde 4.9’u kadar arttı. Daha açık bir ifadeyle faiz harcamalarından elde edilen tasarrufun reel olarak yaklaşık yarısı faiz dışındaki harcama kalemlerine gitti. Devlet bütçesinin GSYİH içindeki payı yüzde 30.9’dan yüzde 26.1’e indi. Bu dönemde devlet küçülmüş gibi görünse de, asıl küçülme IMF programının sıkı bir biçimde uygulandığı 2004 yılında yaşandı. 2004 yılından bu yana devlet bütçesinin GSYİH içindeki payı fazla değişmedi, 2011 yılından sonra artış eğiliminde.

 

ŞİMDİ NE OLACAK?


Faiz harcamalarından tasarruf edebilme olanağı artık kalmadı. Aksine, faiz harcamalarının GSYİH içindeki payı son üç yıldır yüzde 3.2 ile yüzde 3.4 arasında gidip geliyor. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde faiz dışı harcamalarında sağlanabilecek reel artışlar hem aynı paralelde devletin toplam harcamalarının artmasını hem de bütçe açığını makul düzeylerde tutabilmek için ek vergi gelirleri elde edilmesini gerektirecek. 2006 yılından bu yana zaten böyle bir zorunluluk vardı. Bütçe harcamalarının GSYİH içindeki payı 2005 yılında yüzde 22.5’e kadar gerilemişken 2013 yılında yüzde 26’yı aştı. Artık her yıl faiz dışı harcamaları reel olarak artırmak eskiye göre daha zor. Faiz harcamalarındaki reel tasarruf dönemi 2011 yılında bitti. Eski alışkanlıklarımıza dönüp bundan sonra bütçe açıklarını büyüterek harcama artışlarına devam etmek 2001 yılına dönüşün yol taşlarını döşemek olur.