Advertisement

Geçenlerde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Çalışma Tebliği serisinden Mustafa Kılınç ve Cengiz Tunç imzalı bir araştırma makalesi yayınlandı. İngilizce olan çalışmanın başlığı “Identification of Monetary Policy Shocks in Turkey: A Structural VAR Approach” (Türkiye’de Para Politikası Şoklarının Tanımlanması: Yapısal VAR yaklaşımı). Çalışmanın teknik ayrıntıları bu yazının konusu değil. İlgilenenler Merkez Bankası’nın internet sitesinden çalışmanın tümüne ulaşabilirler.

Çalışmada açık ekonomilerde standart olan bazı varsayımlar yapılmış. Varsayımların en önemlisi de Türkiye ekonomisinin dengelerinin küresel dengeleri değiştiremediği, ama küresel dengelerin Türkiye ekonomisini etkileyebildiği. Kullanılan metodoloji bazı değişkenlerde yaşanabilecek şokların ekonomideki diğer değişkenler üzerindeki etkilerini irdelemeye olanak tanıyor. Bulguların hiçbiri şaşırtıcı değil. Belki, malumun ilamı olarak da nitelendirilebilir. Yine de, Türkiye ekonomisinin çeşitli şoklara karşı tepkisini istatistiki açıdan görebilme olanağı verdiğinden, çalışma okumaya değer.

BULGULAR

Çalışmanın bulgularını şöyle özetleyebiliriz: Türkiye’de para politikası faizi arttığında ekonomik faaliyetler zayıflıyor, zayıflama faiz artışından sonraki ikinci ve üçüncü üç aylarda daha güçlü hissediliyor. Politika faizi arttığında Türk Lirası değer kazanıyor, ekonomideki ortalama fiyatlar üzerinde olumlu yönde etki yaratıyor (enflasyon yumuşuyor). Yumuşama faiz artışından sonraki ikinci üç aydan sonra daha güçlü görünüyor. Politika faizi değişmediği halde, Türk Lirası’nın değerlenmesi de enflasyonu yumuşatan bir etken. Bu etki bir yıl süresince devam edebiliyor.

Türkiye ekonomisine yönelik risk primi arttığında, ekonomik faaliyetler zayıflıyor. Zayıflama en çok üçüncü üç ayda hissediliyor. Risk priminin artmasıyla döviz kurları artıyor, enflasyon başını kaldırıyor. Bir anlamda, risk priminin artması ve politika faizinin artması enflasyonda ters yönde, büyümede aynı yönde benzer sonuçları doğuruyor. Ama, risk priminin artışının ekonomik faaliyetler ve fiyatlar üzerindeki etkisi politika faizindeki artışa göre daha güçlü görünüyor. Risk priminin artmasıyla para politikasının aynı anda sıkılaştırılması Türkiye ekonomisindeki dengelerin olumsuz yönde hareket etmesini engelleyen bir etken. Ama, risk primi arttığında, para politikası tepkisi sıkılaştırma yönünde daha güçlü olmak durumunda. Emtia fiyatlarının artışı da risk primindeki artışa paralel bir etki yapıyor. Ekonomik faaliyetler zayıflıyor, enflasyon başını kaldırıyor. Büyük bir olasılıkla emtia fiyatlarının artması zaten risk primini de artırıcı bir rol oynuyor.

Küresel ekonomide büyüme hızlandığında, Türkiye ekonomisinin büyümesi olumlu etkileniyor. Ama, emtia talebinin artması nedeniyle artan fiyatlar Türkiye’deki fiyatları olumsuz etkiliyor. Para politikası faizi, risk primi, emtia fiyatları ve dünya ekonomisinin görünümü gibi değişkenlerdeki değişmeler mutlaka artış yönünde olmuyor. Bu değişkenlerdeki aşağı yöndeki şoklar da tam tersi etki yapacak anlamına alınmalı. Böyle baktığınızda, para politikasının bir anlamda enflasyon ve büyüme arasında dönemsel seçim yapmak zorunda olduğu daha iyi anlaşılıyor.

KILAVUZLUK YAPMALI

Sonuçların hiçbiri şaşırtıcı değil. Politika yapıcılarına kılavuzluk yapabilecek önemli bulgular söz konusu. Bu açıdan, çalışmanın belki daha da genişletilip farklı parasal şokları da içerecek şekilde derinleştirilmesi “enflasyon hedefi” ile “enflasyon dışı hedefleri” aynı anda göz önüne alan bir merkez bankası için çok yararlı bilgilerin üretilmesi söz konusu olabilir.