Advertisement

Uzun süredir gelişmiş ülkelerin ekonomi politikaları aynı yönde gidiyordu: Küresel krizin tahribatını onarmak ve ekonomileri yeniden sürdürülebilir bir büyüme sürecine sokmak. Bu amaca yönelik iki önemli girişim söz konusuydu. Birincisi, küresel krizle beraber artan kamu harcamalarını kısıp kamu finansmanını da sürdürülebilir bir patikaya oturtmaktı. İkincisi ise, parasal genişleme yoluyla ekonomiyi canlandırmaya çalışmaktı.

Kamu finansmanı konusunda başarılı olundu denebilir. Bugün Avrupa Birliği’nde bütçe açıklarının milli gelire oranı yeniden yüzde 3’ün altına geldi. Amerika’da harcama kısıntısı ve vergi gelirlerindeki artışla son dönemde maliye politikası ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etki yapar hale geldi. Para politikasının sonuçları itibarıyla ise Avrupa ve Amerika birbirinden ayrılıyorlar.

AYRIŞAN POLİTİKALAR

Avrupa büyümede bocalarken, para politikasındaki gevşemeye rağmen enflasyon yaratmakta zorlanıyor. Aksine, Euro Bölgesi’nde yıllık enflasyon giderek sıfıra geliyor. Son rakam yüzde 0.4 oldu. Bir yıl önce enflasyon yüzde 1’di. Avrupa para politikasının etkenliğini artırmaya yönelik bankacılık sektöründe ciddi atılımlar yapmak zorunda. Sonbahar döneminde bu yöndeki adımların atılacağı bekleniyor.

Amerika’da ise gevşek para politikası hem büyüme hem de enflasyon alanlarında etkisini daha açık bir biçimde gösteriyor. İkinci üç ayda Amerikan ekonomisi yüzde 4 büyüdü. Bu rakamı bizim büyüme rakamları ile karıştırmamalıyız. Amerika’da büyüme bir çeyrekten diğer çeyreğe mevsimsel etkilerden arındırılmış milli gelirin büyümesinin yıllık hale getirilmiş ifadesidir. Yani, büyüme bir önceki üç aya göre ölçülür, bir yıl öncesinin aynı dönemine göre değil. Böyle baktığımızda yüzde 4 büyüme şaşırtıcı değil, çünkü hava şartları nedeniyle Amerikan ekonomisi ilk üç ayda ciddi bir biçimde küçülmüştü. Yine de yüzde 4 çok iyi bir rakam.

Amerika’da işsizlik oranı düşüyor.

İstihdam artıyor, ama aynı zamanda işgücüne katılım azalıyor. Daha az insanın çalışmak istemesinin arkasında son altı yılda yaşanan ciddi bir servet artışının etkisi var. İnsanların serveti arttıkça ücret karşılığında çalışma gerekliliği de azalıyor. Bu arada Amerika’da ücretler de ciddi bir artış eğiliminde. Yıllık enflasyon şimdilik yüzde 2’nin çok az üzerinde. Bütün bu veriler Amerika’da artık para politikasının sağlıklı bir biçimde çalıştığının göstergeleri. Gevşek para politikası enflasyon yaratır. Amerika’da da hem mal ve hizmet fiyatları hem de ücretler artış eğiliminde.

ŞİMDİ NE OLUR?

Küresel piyasalar açısından bugün gelinen noktada iki önemli gelişme beklenmeli: Faizler artacak; dolar değer kazanırken, Euro değer yitirecek. Aslında küresel ekonominin rayına oturması için istenen denge de bu. Euro’nun değer yitirmesi Avrupa ekonomilerinin düzlüğe çıkmasına yardım edecek. Faizlerin de uzun süre sıfıra yakın kalması sakıncalı bir durum. Faizlerde de normale yaklaşma söz konusu olacak.

Artık ekonomi politikalarında bıçaklar daha keskin olmak zorunda. Bizim gibi ekonomiler için bıçakların keskinleşmesi uluslararası sermaye akımlarının oynaklığının artması anlamına geliyor. Gelişmekte olan ekonomilerin paralarının değerindeki dalgalanma kaçınılmaz gibi görünüyor. Bu dalgalanmayı en iyi idare edenler, gelişmişlerdeki uyuma en iyi uyum gösterenler olacak. Aksi takdirde, IMF’nin de vurgu yaptığı gibi, gelişmişlerde büyüme hızlanırken, gelişmekte olan ekonomilerde büyüme oldukça yavaşlayabilecek.