Advertisement

Haziran ayına yönelik ödemeler dengesi verileri sermaye piyasasından borçlanabilmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Haziran ayında cari işlemler açığı 4.1 milyar dolar oldu. Buna karşılık, Türkiye ekonomisinin aynı ayda sağladığı net dış finansman 6.9 milyar doları aştı. Yalnızca portföy yatırımları hesabından Türkiye ekonomisine giren net dış kaynak 7 milyar doların üzerindeydi.

Genellikle portföy hesabından sağlanan dış kaynak girişine “sıcak para” nitelemesi yapılır. Halbuki, haziran ayında portföy hesabından Türkiye’nin elde ettiği dış finansmanın tümü Türkiye’de yerleşiklerin yurtdışında ihraç ettiği sermaye piyasası araçları yoluyla oldu. Yani, buna sıcak para pek denmez. Haziran ayında borç senetleri ihracı yoluyla net 9.8 milyar dolar dış kaynak elde etmişiz. Bunun 2.5 milyar doları Hazine’den, 5 milyar doları bankalardan ve 2.3 milyar doları diğer sektörlerden kaynaklanmış. Kısacası, Türkiye ekonomisi cari işlemler açığının iki katından daha fazla miktarı, yurtdışında net sermaye piyasası araçları ihraçları yoluyla sağlayabilmiş. Böyle bir yapıda, iç politikada prim yapsa dahi, kredi derecelendirme kuruluşları ile itişmenin fazla bir getirisi olmaz.

OLGUNLAŞMA İŞARETİ

Sermaye piyasası araçları ihraç yoluyla bir ekonominin dış finansman bulabilmesi o ekonominin olgunlaştığının işaretidir. Küçük yatırımcılara ulaşılabildiğinin göstergesidir. Bu açıdan Türkiye ekonomisinin geldiği nokta sevindiricidir. Doğrudan borçlanmalar genellikle uluslararası bankaların kendi durumları ile ilgili iken, sermaye piyasası araçları ihraçları, küçük yatırımcılara da ulaşabildiğinden, Türkiye ekonomisi gibi ekonomileri uluslararası bankaların himmetinden büyük ölçüde kurtaran bir araç oluyor.

Avrupa ve Amerikan bankalarının hâlâ kendilerine gelemedikleri bir ortamda Türkiye’nin doğrudan borçlanmalara esir olmaması bu anlamda bir şanstır. Bunun kıymetini bilmemiz gerekir. Giderek daha fazla küreselleşen dünyada artık iç politikaya yönelik çıkışların faydası, zararı karşılayamayacak kadar azalmıştır. Uluslararası yatırımcıları gözetmek çok önemli hale gelmiştir.

Veriler doğrudan dış borçlanmaların haziran ayında çok parlak olmadığını gösteriyor. Haziran ayında Türkiye ekonomisi 900 milyon dolar kadar net doğrudan dış borç ödeyici durumundaydı. Bu dengede bankalar 600 milyon dolarla başı çekmişti. Belki de, ekonominin başaktörleri uluslararası sermaye piyasalarından borçlanınca, doğrudan dış borçlanmayı bıraktılar.

HAZİRANDA KIPIRDANMA

Nisan ve mayıs aylarında ekonomide göreli bir yavaşlama sinyali alınırken, ödemeler dengesi verileri de haziran ayında ekonomide bir kıpırdanma olduğunu teyit ediyor. Ama, 3 aylık bazda baktığımızda, ikinci 3 aydaki reel ekonominin performansı ilk 3 aydaki performansın gerisinde görünüyor. Altın hariç ihracat (FOB bazında) ilk 3 ayda yüzde 7 artarken, ikinci 3 ayda yüzde 6.8 arttı. Buna karşılık, altın hariç ithalat ilk 3 ayda yüzde 1 artarken, ikinci 3 ayda yüzde 0.3 arttı. Altın hariç dış ticaret açığındaki azalış ikinci 3 ayda çok hafif hızlandı.

Milli gelir büyümesine çok hassas olmasına rağmen, yılın ilk yarısında cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 6.5 civarına indiği anlaşılıyor. Hâlâ çok yüksek bir orandan söz ediyoruz. Yıl sonunda da bu oranını yüzde 6’ya yaklaşması söz konusu olabilir. Düşük büyüme, düşük cari işlemler açığı/milli gelir oranı sarmalından kurtulabilmiş değiliz.