Advertisement

Avrupa ekonomileri artık toparlanmaya geçti derken, gelen veriler Avrupa’nın beklenen toparlanma içinde pek olmadığını gösteriyor. İtalyan ekonomisi yeniden resesyona girdi deniyor. Aslında İtalya resesyondan hiç çıkmamıştı. Son 12 çeyrekte İtalyan ekonomisinin büyüdüğü yalnızca bir çeyrek var. Diğerlerinin hepsinde İtalya küçülmüş. Toplam küçülme yüzde 15’i geçmiş durumda.

Topun ağzındaki ülkeler içinde ekonomik büyümede en başarılı olan ülke İspanya. Bu duruma gelebilmek için küçümsenmeyecek bir maliyet ödediler. Kamu finansmanında ciddi adımlar attılar. İşgücü piyasasının daha esnek hale gelebilmesi için çeşitli reformları devreye soktular. İtalya ise yeni başbakanları ile beraber olumlu bir hava yarattı. Ama aradan geçen zaman içinde dişe dokunur bir reformu devreye sokamadıklarından, şimdi hava tersine dönmüşe benziyor. Ekonomik veriler olumlu havayı çabuk dağıttı.

ECB’NİN İŞİ Mİ?

Avrupa Merkez Bankası (ECB) ekonomik büyüme rakamlarının hayal kırıklığı yaratmasına şimdilik “Ekonomik büyüme benim işim değil” anlayışıyla yaklaşıyormuş gibi bir izlenim veriyor. Verilen izlenim doğru değil elbette. ECB’nin son dönemde aldığı tüm kararlar Euro Bölgesi’nde ekonomik büyümeyi ateşlemek amacıyla alındı. Almanya ekonomisinin de bu yılın ikinci 3 ayında küçülebileceği haberlerinin yayılması Euro Bölgesi’nde büyüme sorununu daha ciddi bir hale soktu. Avrupa’nın en büyük ekonomisinden de olumsuz sinyaller gelmeye başladı.

6 yıldır Avrupa’da adından en çok söz ettiren ECB idi. Tüm sorunların üstesinden ECB gelmeye çalıştı. O kadar ki, ECB, kuruluş ilkelerini değiştirme (gevşetme) pahasına Euro’yu kurtarabilmek için kendinden beklenmeyecek bir dizi adım attı. Bilanço yapısını değiştirdi ve zayıflattı. “Euro’yu kurtarmak için ne gerekiyorsa yapılacak” diyerek bir anlamda piyasaya açık çek verdi. Bu sayede Euro üzerindeki spekülasyonlar hafifledi, hatta artık yok oldu denebilir. Ama, ekonomik büyüme konusunda ECB’nin elindeki araçlar yetersiz ve çoğu zaman da etkisiz.

REFORMLAR TEK ÇÖZÜM

Avrupa’nın ihtiyacı olan, ekonomilerinin rekabetçi konuma gelmesi, üretimde verimliliğin artması. Kısa dönemde bunu sağlamanın kolay yolu Euro’nun değerinin düşmesi. Orta-uzun dönemde ise Avrupa’daki ülkelerin hızla yapısal reformları devreye sokması, olmazsa, olmaz şartlardan biri. Euro’nun değer yitirmesi konusunda aslında ortam müsait. Amerika parasal genişlemeye son verirken, Avrupa yeni bir parasal genişlemenin eşiğinde. Bu ikisi birleşince Euro’nun değerinin düşmesi gerekir. Son aylarda yüzde 3-4 kadar Euro değer yitirdi, ama yeterli değil. Çeşitli kurumların hesaplarına göre, Avrupa ekonomilerini kısa dönemde rekabetçi yapacak Euro kuru dolara karşı 1.15 civarı. Yani, Euro’nun dolara karşı yüzde 15’in üzerinde değer yitirmesi hesaplanıyor. Piyasa ise buna şimdilik direniyor.

Euro’nun beklenen düzeyde değer yitirmesi gerçekleşmeyince, çözüm ülkelere düşüyor. Yapısal reformları devreye sokarak rekabetçi konuma gelmek şimdi daha da önemli hale geldi. Bir noktaya kadar Almanya ekonomisi Avrupa ekonomilerini taşıyordu. Almanya ekonomisine yönelik son veriler bu devrin de kapanmakta olduğu izlenimi veriyor. Dolayısıyla, Avrupa’nın işi daha da zorlaşıyor. ECB’nin belki hâlâ yapacakları var. Ama, ne yaparsa yapsın, büyüme konusunda Avrupa ekonomilerine ECB’nin yardımı sınırlı olur. Avrupa’da sahneden ECB’nin inip siyasetçilerin sahneye çıkma zamanı geldi.