Advertisement

Türkiye ekonomisinde tasarruf yetersizliği en kronik sorunlardan birisi. Asya’daki gelişmekte olan ülkelerde tasarruf oranı (tasarrufların milli gelire oranı) yüzde 30’un üzerindeyken, Türkiye’de yüzde 10’a dayandı. Doğal olarak tasarruf oranının düşüklüğü yatırımları sınırlıyor. Sonuçta, ekonominin büyüme potansiyeli düşüyor. Kabul edilebilir bir büyüme oranı, sürdürülebilir olmaktan çıkıyor.

Türkiye’de tasarruf oranının düşüklüğü, mali servetin değerlendirilebileceği yatırım araçları yelpazesinin dar olmasından kaynaklanmıyor. Mevduatı teşvik etmek ya da sermaye piyasası araçlarını çeşitli yollarla daha cazip hale getirmek sorunu çözmez. Çözüm, ekonomik birimlerin tüketimlerini ileriye kaydırmakta yatıyor. Elde edilen geliri bugün tüketmek yerine, tüketimi ileri bir tarihe ertelemek, tasarrufları artıran bir seçim olur. Dolayısıyla, tasarrufları artırabilmek için ekonomik birimlerin tüketimlerini ertelemesini özendirecek bir yapının kurulması şart.

ÇİN VE BİZ

Çin’de tasarruf oranının yüzde 30’u aştığı bilinir. Tasarruf oranının yüksek olması, Çin’de ekonomik birimlerin güvenebilecekleri bir emeklilik sistemi olmamasına bağlanır. Çin’in de sorunu bizimkinin tam tersi. Çin tasarruf oranının düşmesini istiyor. Tasarruf oranının düşmesi için şimdi Çin güvenilebilecek bir emeklilik sistemi geliştirme peşinde. Böyle bir emeklilik sistemi kurulabildiği takdirde, Çin’de ekonomik birimlerin emekliliğe yönelik ek bir tasarruf yapması gerekmeyeceğinden, tasarrufların düşüp iç tüketimin artacağı bekleniyor.

Bizde iyi ya da kötü bir emeklilik sistemi var. Ama yetersizliği ortada. Zaman içinde emeklilik sisteminin reel katkısı azalıyor. Geçmiş nesil emekli olduğu zaman aldığı ikramiyeyle bir ev alabiliyordu. Bugün emekli olan bir çalışan, aldığı ikramiyeyle bir otomobil bile alamayacak duruma geldi. Dolayısıyla, emeklilik sistemini geliştirmek için yerimiz var. Çin emeklilik sistemi kurarak tasarruflarını azaltmaya çalışırken, biz emeklilik sistemini iyileştirerek tasarruflarımızı artırma yoluna gitmek durumundayız. Bu amaca yönelik olarak özel emeklilik sistemini gerçekten bir emeklilik sistemi haline getirmek zorundayız.

Bugünkü haliyle özel emeklilik sistemi, tasarrufları artırabilecek bir emeklilik sistemi değil. Özel emeklilik sistemi adı altında uzun vadeli mevduatı teşvik etmeye çalışıyoruz. Emeklilik sistemi, emekli olunduğunda (başka bir yerden ücret geliri elde edilmediğinde) gelir sağlayan bir mekanizmadır. Girdikten on yıl sonra tüm birikimlerinizi çekebileceğiniz bugünkü emeklilik sistemi, on yıl vadeli devlet destekli mevduattan başka bir şey değil. Böyle bir sistem finansal varlıkların dağılımını değiştirebilir, ama tüketimi erteletmeye katkısı yok denecek kadar az olur.

GELİR DAĞILIMI

Mecburi özel emeklilik sistemi, tasarrufları artırmak için tek başına çözüm mü? Sanmıyorum. Bir ekonomide tasarrufları belirleyen en önemli değişkenler kültür, yaşam tarzı ve gelir dağılımı gibi toplumdan topluma değişen farklı özelliklerdir. Alt gelir gruplarının, daha fazla tasarruf yapma eğiliminde olan üst gelir gruplarına geçişinin hızlanması, aslında tasarrufları artıran en önemli etken olur. Gelir dağılımında bu yönde yaşanabilecek bir değişimin temelinde ise Türkiye’nin orta gelir tuzağından çıkabilmesi var.

Bütün bunlar uzun vadeli gelişmeler. Öyle olunca, Türkiye ekonomisi de daha uzun süre tasarruf açığı, cari işlemler açığı ve göreli olarak düşük ve oynak bir milli gelir büyüme performansıyla yaşamaya mahkûm kalacak gibi görünüyor.