Advertisement

Avrupa Merkez Bankası (ECB) tüm uğraşlarına rağmen enflasyon yaratamıyor. Eylül ayı geçici verilerine göre Euro Bölgesi’nde yıllık enflasyon yüzde 0.3’e geriledi. Bizim Merkez Bankası (TCMB) ise enflasyonu bir türlü indiremiyor. Yıllık enflasyon yüzde 9 civarında dolaşıyor. İkisi de kötü. Avrupa deflasyon riski altında. Türkiye çift haneli enflasyon riskini yaşıyor. Avrupa enflasyon yaratamadıkça ekonomik büyümeye ivme kazandıramıyor. Türkiye yüksek enflasyondan tetiklenen kur-yüksek enflasyon kısır döngüsü içine sürüklenip uluslararası piyasalarda riskli ülkeler kategorisinden kurtulamıyor.

DÜŞÜK BÜYÜME

ECB Avrupa’daki ekonomik birimleri enflasyon yaratabileceğine inandıramıyor. Yakından takip edilen 5 yıl vadeli enflasyona endeksli tahvillerin gösterdiği beklenen enflasyon ECB’nin hedefinin altında seyrediyor. TCMB de Türkiye’deki ekonomik birimleri enflasyonu yüzde 5 olan hedefe yaklaştırabileceğine inandıramıyor. Avrupa’da enflasyon yaratabilecek ortam yok. Türkiye’deki ortam enflasyonu indirebilmeye müsait değil.

Avrupa da, Türkiye de, yapısal reformlara ihtiyaç duyuyor. Avrupa bankacılık sektörünün yeniden aracılık faaliyetine geçmesine yönelik reformları devreye sokmak zorunda. Rekabet gücünü artırabilmek ve enflasyon yaratabilmek için yalnızca Euro’nun değerinin düşüşüne bel bağlamayıp faktör verimliliğini artıracak reformları devreye sokmak durumunda. Türkiye’de bankacılık sektörü göreli olarak çok iyi durumda. Ama, ekonomiyi rekabetçi yapabilmek için yalnızca döviz kuruna yaslanmış durumda. Gerekli yapısal reformlar bir türlü raftan indirilemiyor.

Avrupa’da da, Türkiye’de de yapısal reformların geciktirilmesi ekonomilerin büyüme potansiyelini giderek sınırlayan bir olgu haline geldi. Avrupa ekonomileri ortalama yıllık yüzde 1’in altında, Türkiye ise yıllık yüzde 2-4 civarında bir büyüme içinde sıkışıp kalmış durumda.

FIRSATLAR VAR

Euro Bölgesi için önümüzdeki dönemde bazı fırsatlar söz konusu. Bankacılık sektörüne uygulanan “stres test” sonuçları ciddi bir biçimde ele alınıp testi geçemeyen bankaların yeniden yapılandırılmaları hızla tamamlanabilirse, bankaların yeniden aracılık işlevlerini yerine getirmeleri sağlanabilir. Bu yaklaşım hem para politikasının daha etkin çalışmasını sağlayacak (enflasyon yaratılabilecek) hem de kredi genişlemesi yoluyla ekonomik büyümenin hızlanmasına katkı yapabilecek.

Türkiye’de enflasyonu ticaret yaptığı ülkelerin ortalama enflasyonuna yaklaştırabilmesi için çok boyutlu bir girişim gerekiyor. Para politikasının yalnız ve yalnız enflasyona odaklanması olmazsa olmaz şartlardan biri. Kamunun belirlediği ve etkilediği fiyatların gelişmelere göre zamanında ayarlanması, bu fiyatlardaki ayarlamaların siyasi gerekçelerle ertelenmesinin önüne geçilmesi, daha doğru bir yaklaşımla bu fiyatların otomatik işleyen bir formüle dayandırılması önemli bir adım olur. Döviz kurlarında göreli bir istikrarı sağlayacak para politikası yaklaşımı aynı zamanda enflasyon hedefinin itibarını artırıcı bir etken olacak.

Önümüzdeki dönem Türkiye ekonomisi için kritik önemde. ECB’nin para politikasını gevşetirken, Amerika’nın para politikasında sıkılaştırmaya gitmesi para piyasalarındaki oynaklığın daha da artmasına katkı yapacak gibi görünüyor. Böyle bir ortamda, döviz kurlarından enflasyona geçişin hâlâ güçlü seyrettiği göz önüne alınırsa, enflasyon hedefinin inandırıcılığını tesis etmenin önemli bir bileşeni döviz kurlarında göreli bir istikrarı sağlamak oluyor. Aksi takdirde, ECB önümüzdeki dönemde Euro Bölgesi’nde enflasyonu yıllık yüzde 2’ye yaklaştırabilir, ama TCMB çift haneli enflasyonla mücadele etmek zorunda kalabilir.