Advertisement

Amerikan ekonomisinden iyi haberler geliyor. İkinci üç ayda ekonomi yüzde 4.6 büyüdü. Son on iki aydaki büyüme yüzde 2.5’e geldi. Üçüncü üç aydaki büyüme oranının da son bir yıldır gerçekleşen ortalamanın altında olmayacağı anlaşılıyor. Amerika gelişmiş ülkeler içinde en hızlı büyüyen, büyük resesyondan ilk çıkan ülke durumunda. Arkasından İngiltere geliyor

Geçen hafta açıklanan eylül ayına yönelik işsizlik oranı birkaç açıdan şaşırtıcı oldu. İstihdam artışı hızlanmış görünüyor. Buna karşılık işgücüne katılımda kayda değer bir kıpırdanma yok. Sonuçta, Amerikan ekonomisindeki işsizlik oranı 2008’den bu yana en düşük düzeye indi, yüzde 5.9 oldu. 2009 yılı sonunda işsizlik oranının yüzde 10’a geldiği düşünülürse, dört yılda işsizlik oranındaki düşüşün küçümsenmeyecek düzeyde olduğu daha iyi anlaşılır.

DOLAR DEĞERLENİYOR

Amerikan ekonomisinden gelen iyi haberler doların değerini diğer gelişmiş ülke paralarına göre artırıyor. Doların değer geçen hafta sonuna doğru rekorlar kırdı. Bu gelişmenin arkasında hem Amerikan ekonomisinin güçlenmesi var hem de Amerika’da faizlerin artırılacağı beklentisi. Avrupa ve Japonya’da faizlerin uzun süre düşük kalıp yeni parasal genişlemeye gidilebileceği beklentisi de bu eğilimi güçlendiriyor.

Zaten her zaman “sakin liman” görevi gören Amerikan piyasaları Amerika’da faizlerin artabileceği beklentisi ile giderek daha da çekici hale geliyor. Bunun faturası uluslararası sermaye akımları bağımlısı olan gelişmekte olan ekonomileri zorluyor. Yani, Amerika için iyi olan haberler gelişmekte olan ülkeler için kötü haber oluyor. Geçen cuma günü Türkiye piyasası kapandıktan sonra Dolar/TL kurunun 2.30’a kadar çıkması da bundandı. Diğer gelişmekte olan ekonomilerin paraları da aynı kaderi paylaştı.

ENFLASYON RİSKİ AZALIYOR

Reel ekonomiye yönelik Amerika’dan gelen iyi haberler gerçekten faiz artışını yakın bir gelecekte tetikler mi? Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) iki hedefi var: Fiyat istikrarı ve azami istihdam yaratacak parasal ortamı yaratmak. Bu iki hedefin amaç fonksiyonundaki ağırlıkları döneme göre değişiyor. Büyük resesyon patladığından bu yana azami istihdam yaratma hedefi öne çıkmıştı. İşsizlik oranındaki düşüş doğal olarak bu hedefin ağırlığını giderek azaltıyor. Buna karşılık, fiyat istikrarını tehdit eden bir unsur da henüz ufukta görünmüyor. Son aylarda emtia fiyatlarındaki düşüşler fiyat istikrarının devamına yardım ediyor. Amerikan dolarının değer kazanması da fiyat istikrarını besleyen bir unsur haline geldi.

Ağustos ayı itibarıyla tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 1.7 oldu. Gıda ve enerji fiyatları hariç tüketici fiyatlarındaki artış (temel enflasyon) da yüzde 1.7 oldu. Amerika’da enflasyon FED’in artık açıkça hedef olarak benimsediği yüzde 2’nin altında. Soru şu: FED, enflasyonun yüzde 2’yi kalıcı olarak geçtiğini gördüğünde mi yoksa daha evvel mi hareket eder?

Yüzde 5.9 işsizlik oranının hâlâ doğal işsizlik oranının üzerinde olduğu iddia edilebilir. Bir yıl öncesine kadar FED için yüzde 6 yeterli görülüyordu. Şimdi bu düzey yüzde 5.5’e inmiş olabilir. Enflasyonda ise bir kıpırdanma yok. Dolardaki devam edecek gibi görünen değer artışı enflasyon baskısını daha da azaltabilir. O halde, FED faiz artırımına gitmeden daha 5-6 ay gelişmeleri takip etmeyi tercih edebilir. O takdirde, uluslararası finans piyasalarının gelişmekte olan ülkelere yönelik kısa vadeli hareketleri çok anlamlı görünmüyor. Dolayısıyla, piyasalarda oynaklık artıyor.