Advertisement

Dünyanın önde gelen iktisatçıları Washington’da küresel ekonomik görünümü tartışıyor. Tartışmalarda öne çıkan noktalar birer cümleyle şöyle özetlenebilir:

1. IMF’nin de tahminleri doğrultusunda küresel ekonomik büyüme düşüyor. Düşüş, Amerika hariç, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerden birlikte kaynaklanıyor.

2. Avrupa bocalamaya devam edecek. Euro Bölgesi’nde deflasyon riski küçümsenmeyecek kadar yüksek. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) çabaları, örneğin yeni bir miktarsal gevşeme, işe yaramaz.

3. Dolar diğer ülke paralarına göre değer kazanmaya devam edecek.

4. Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) beklenen faiz artırımı erken yerine daha geç olabilir. FED alacağı kararların gelişmekte olan ülkelere yönelik olumsuz etkilerini azaltacak mekanizmalar üzerine kafa yormalı.

Dünyanın önde gelen iktisatçıları deyince, tüm iktisatçıların aynı görüşleri paylaştığı anlamı çıkarılmamalı. “Bir yerde iki iktisatçı tartışıyorsa, ortaya üç farklı görüş çıkar” sözü bu tartışmalarda da geçerli. Yukarıdaki özet daha fazla sayıdaki iktisatçının dile getirdiği görüşler olarak anlaşılmalı.

AVRUPA’NIN HALİ
Euro Bölgesi’nde 130 civarında bankaya uygulanan “stres test” bu ay sonuna kadar tamamlanıyor. IMF’nin yayınladığı Küresel Finansal İstikrar Raporu’nun da vurguladığı gibi, Avrupa’daki bankaların yarısından fazlasının durumu içler acısı. Bu bankaların nasıl yeniden kredi veren kuruluşlar haline getirilebileceği hâlâ en büyük bilinmeyen. Bankacılık sorunu çözülmeden Avrupa’nın ekonomik büyümeye geçmesini hiç kimse beklemiyor. İş politikacılara düşüyor. Eski Bundesbank Başkanı Axel Weber’in deyimiyle “halk politikacıları iş yapsın, sorunları çözsün diye seçer, ama Avrupa’daki politikacılar koltuklarında oturmayı tercih ediyor”, çözüm üretmiyor. Martin Feldstein da Avrupa ekonomilerinin kurtulmasının özel kesim yatırım harcamalarının artmasıyla olabileceğini vurguluyor. ECB bunu yapamadığı sürece, sıfır faizle para miktarını artırmanın çözüm olmadığını söylüyor. Weber, ECB’nin iki yıl önce bankalara verdiği ucuz kredilerin erken geri ödenebilecek bir yapıda olmasının yanlış olduğunu iddia ediyor. Bu yolla, ECB bilançosunun ne kadar büyüyeceği ya da küçüleceği kararının bankalara bırakıldığını söylüyor. Gerçekten de, 2012 yılının ortasından bu yılın başlarına kadar ECB bilançosu 3.1 trilyon Euro’dan 2 trilyon Euro’ya inerken, FED’in bilançosu aynı dönemde 2.9 trilyon dolardan 4 trilyon dolara yükseldi. Aslında ECB parayı sıktı, FED gevşetti. Dolar/Euro kuru da bu dönemde 1.25’ten 1.39’a fırladı. Kurun şimdi 1.25’lere gelmesi Axel Weber’e göre aslında bir düzetme. Bu düzeltme 1.20’ye kadar devam edebilir.

FED POLİTİKASI FED
politikalarının gelişmekte olan ekonomilere yönelik olumsuzluklarını dile getiren çok, ama iki iktisatçı bu konuda öne çıkıyor: Biri, şimdi Hindistan Merkez Bankası Başkanı olan Raghuram Rajan, diğeri de Citibank küresel başekonomisti Willem Buiter. İkisinin de FED’in ne yapması gerektiği konusunda bir önerisi yok. İkisi de FED’in bu konuya duyarlı olmasını istiyor. Duyarlı olmanın ne yapmak olduğu ise tanımlanmıyor. FED’in faiz artırması doların değer kazanmasıyla gecikebilir görüşü birçok iktisatçı tarafından paylaşılıyor. Doların değer kazanmaya devam etmesi, ki öyle görünüyor, hem Amerikan ekonomisinin büyümesini az da olsa frenleyebilir hem de enflasyon baskısını hafifletebilir. Dolayısıyla, FED faiz artırımına başlamak için zaman kazanmış olur.