Advertisement

Son dönemde finansal istikrar dendiğinde akıllara gelen ilk kavramlardan biri makro ihtiyati önlemler oldu. Makro ihtiyati önlemleri, herhangi bir piyasada normal olmayan fiyat şişmelerini önlemeye yönelik önlemler olarak tanımlayabiliriz. Örneğin, konut piyasasında kolay krediler bulunarak konut fiyatlarının normal olmayan boyutlarda artması durumunda, konut kredilerinin alınmasını zorlaştırmak makro ihtiyati önlem olarak nitelendirilebilir.

Makro ihtiyati önlemlere ihtiyaç duyulmasının arkasında genellikle piyasa oyuncularının aşırı risk alma iştahı var. O halde cevaplanması gereken soru, piyasa oyuncularının neden aşırı risk almaya yönelmeleri olmalı. IMF’nin son yayınlanan Küresel Finansal İstikrar Raporu, makro ihtiyati önlemlere vurgu yapıyor. Küresel krizle beraber oluşturulan Finansal İstikrar Kurulu da çözümü makro ihtiyati önlemlerde buluyor.

AŞIRI RİSK ALMA AKILCI SEÇİM

olmadıklarını (irrational) iddia edemeyiz. Aksine, piyasa oyuncuları yaşadıkları çevrede ellerindeki verileri en iyi şekilde değerlendirerek iktisadi kararlarını verirler. O halde, piyasa oyuncularının belli bir tanım içinde aşırı risk almaları aslında akılcı (rational) bir davranış. Belli bir tanım içinde, alınan risk aşırı olarak nitelendiriliyorsa, sorunun çözümü, aşırı risk almayı akılcı bir karar yapan çevre şartlarını ve ekonomik verileri sorgulamakta yatar.

Küresel krizle beraber özellikle gelişmiş ülke merkez bankaları, para politikası faizlerini neredeyse sıfıra indirerek parasal genişlemeye gittiler. Yetmedi, Avrupa Merkez Bankası (ECB) kendine emanet edilen banka mevduatlarına negatif faiz vermeye başladı. Yetmedi, birçok merkez bankası piyasadaki sermaye piyasası araçlarını satın alarak piyasaya para pompaladı (miktarsal genişleme). Bütün bunları yaparken, daha geçen yıla kadar, Amerikan Merkez Bankası (FED) dahil, gelişmiş ülke merkez bankaları politika faizlerinin daha uzun süre sıfıra yakın bırakılacağını piyasalara taahhüt ettiler. Bu taahhüt ECB için hâlâ geçerli. Amaç, düşük faizler yoluyla tüketim ve yatırımı uyarmak, ekonomik büyümeyi hızlandırmaktı.

Bu yaklaşım Euro Bölgesi’nde henüz çalışmadı. Ama Amerika ve İngiltere, arzulanan sonuçlara yaklaşabilen iki ülke oldu. Büyüme biraz hızlandı, ama aynı zamanda çeşitli piyasalarda balonlar da oluştu. Sermaye piyasası araçlarındaki fiyat artışlarıyla küçümsenmeyecek servet artışları gerçekleşti. Örneğin, İngiltere’de konut sektöründe balon oluşmasından söz edilmeye başlandı. Balon oluşması, akılcı olmayan kararlar sonucunda mı oldu? Hayır, aksine ekonomik birimler faizlerin uzun süre düşük kalacağına ikna olunca, getirilerini artırmaya yönelik yeni alanlar aramaya başladılar.

Buldukları alanlarda balon oluşmaya başladı. Kısacası, şimdi makro ihtiyati önlemlere ihtiyaç duyulmasının nedeni geleneksel para politikasının geleneksel hedeflerinden uzaklaştırılıp yalnızca ekonomik büyümeye odaklanmasından kaynaklandı. Yani, bir taraftan odayı ısıtmak için sobaya odun atılıyor, diğer taraftan alevler yükselmesin diye yanan odunların üzerine su dökülüyor.

Makro ihtiyati önlemlerin kendilerinden bekleneni verip vermediği henüz çok açık değil. İlk veriler, örneğin İngiltere’de arzulanan sonuçları pek doğurmadığını gösteriyor. Singapur gibi küçük ekonomilerde ise makro ihtiyati önlemler çalışıyormuş havası var. Deneyim hangi yönde olursa olsun, kalıcı çözüm, makro ihtiyati önlemler yoluyla piyasaları çarpıtmak değil, geleneksel para politikası yoluyla fiyat ve finansal istikrarı hedeflemek olmalı. Aksi takdirde, orta-uzun dönemde finansal piyasaları çarpıtıp geleneksel para politikasının etkinliğini azaltma riskiyle kaşı karşıya kalınacak.