Advertisement

Merkez bankaları piyasalarda oynaklıkları sevmez. Her yerde istikrar ararlar. Tahmin edilebilirliği ön planda tutarlar. Yüklendikleri sorumlulukların bir gereği olarak şeffaf olmak zorundadırlar. Bütün bu özelliklerin bir araya gelmesiyle, uygulayacakları para politikası konusunda merkez bankaları piyasaları şaşırtmaktansa, ne yapabileceklerini piyasalarla önceden paylaşmayı tercih ederler.
Amerikan Merkez Bankası (FED) da bütün bu özelliklere sahip, hatta bu yaklaşımları merkez bankacılığının ilkeleri olmasında çok büyük katkılar yapmış bir merkez bankası. Küresel kriz döneminde FED'i tüm dünya daha iyi tanıdı. Atacağı her adım konusunda piyasaları bilgilendirdi. Piyasalar, FED'in atacağı adımlara değil, kendini o adımları atmak zorunda hissetmesine daha çok şaşırdı.
TEDAVİ Mİ? HASTAYI RAHATLATMAK MI?
Son dönemde, FED hazine bonosu alımlarıyla piyasaya daha fazla para vermeyi düşündüğünü söyledi. Yaptığı, şeffaflık ve öngörülebilirlik ilkesinin bir parçasıydı. Piyasalar coştu. FED'in daha ne kadar hazine bonosu alımı yapabileceği konuşulmaya başlandı. Kriz döneminde uygulanan olabildiğince gevşek para politikası mali piyasaları daha fazla para ister hale soktu. Piyasalar eroin bağımlısı gibi oldu. Para basıldıkça, daha fazla para basılmasını ister hale geldi.
FED'in, özellikle başkanının, hazine bonosu alımlarını artırma fikri hem FED içinde hem de ekonomi çevrelerinde tartışılmaya başlandı. Her konuda olduğu gibi, iki iktisatçının tartıştığı bir konuda ikiden fazla görüş ortaya atıldı. Piyasalar tedirgin olmaya başladılar. Belirsizlikler doğdu.
FED'in yapacağı hazine bonosu alımları yeterli olacak mıydı? Çok alırsa, olumsuzluklar olur muydu? Az alırsa, piyasalar hayal kırıklığına uğrar mıydı?
Amaç ne? Neye göre, daha fazla para basmanın yeterli olup olmadığına karar verilecek? Tartışma öyle bir noktaya geldi ki, yeterlilik, mali piyasaları yukarıda tutabilecek kadar hazine bonosu alımına indirgendi. Halbuki, aranan yeterlilik ekonominin kalıcı bir büyüme sürecine girebilmesine katkı yapmaktı. Sapla saman birbirine karıştı. Para politikası "tedavi" ile "hastayı rahatlatma" arasında sıkıştı, kaldı.
Sonunda, FED en yapılmayacağı yaptı. Piyasa yapıcıları ile daha ne kadar para basmasının yeterli olabileceği konusunda FED bir anket yaptı. Bu girişim, öngörülebilirlik yaratmadan çok, para politikasının ipini piyasanın eline vermek oldu.
PİYASAYA ENDEKSLİ PARA POLİTİKASI
Gelecek hafta FED ne kadar daha hazine bonosu alacağını, alımların hangi dilimlerde ve ne kadar süreceği konusundaki kararını açıklayacak. Alım miktarını az ve/veya alım süresini uzun bulursa, piyasaların morali bozulacak.Eroin bağımlısı gibi, piyasalar hemen şimdi ve yüksek doz bekliyorlar.
Hiçbir merkez bankası herhalde FED'in bugünlerde içine düştüğü duruma düşmek istemez. Amerika'da para politikası piyasaların, özellikle hisse senedi endeksinin esiri olmuş durumda. Bu ilişkiden FED'in yara almadan çıkması çok zor görünüyor. En büyük yara da, piyasaları memnun etmeye yönelik para politikasının ileride kaçınılmaz olarak enflasyon yaratması olacak. Bundan herkes nasibini alacak.
Cumhuriyet Bayramı hepimize kutlu olsun.