Advertisement

Ekonomide her şey görelidir. Mutlak fiyatların önemi yoktur. Ekonomik dengeleri göreli fiyatlar belirler. Devletlerin ya da şirketlerin mutlak borçlulukları bir şey ifade etmez. Borçluluğun gelire göre büyüklüğü önemlidir. Sürdürülebilirlik açısından bir başka önemli parametre de borçluluğun borçlanılabilir kaynaklara göre göreli büyüklüğüdür.
Bir şirket borçlanabildiği sürece zararlarını finanse edebilir. Şirket ancak borçlanamadığı durumda zararlarını idame ettiremeyip batar. Devletler de öyledir. Bir devlet borçlanabildiği sürece bütçe açıkları verebilir. Borçlanabildiği sürece, devletler göreli olarak çok yüksek borçlulukla yaşayabilir. Piyasalar borç vermekten çekinmeye başladığında, eski bütçe açıkları sürdürülemez olur. Devletler batmaz, ama vadesi gelen borçlarını ertelemek durumunda kalabilirler.

MASANIN KENARI KALABALIK
Avrupa'nın bazı ülkeleri yıllardır çok büyük bütçe açıkları veriyorlardı. Bazıları Euro Bölgesi'ne girdikleri zaman dahi milli gelirlerinin üzerinde borçları vardı. Bu ülkelere bütçe açıklarını ve borçluluklarını düşürmeleri konusunda tavsiyelerde bulunulurdu. Ama, ciddi bir yaptırım uygulanmazdı. Örneğin, Euro Bölgesi'ne girebilmek için borçluluk/milli gelir oranının yüzde 60'ın altında olması ilkesi benimsenmişken, İtalya, Belçika gibi ülkeler borçluluk/milli gelir oranı yüzde 100'ün üzerindeyken Euro kullanmaya başlamışlardı. Bir anlamda, kurallar yeni girenlere uygulanıp eskilere göz yumulmuştu.
Küresel kriz dengeleri altüst etti. Küresel finans piyasalarının küçülme eğilimine girmesiyle Avrupa'nın birçok ülkesinde eskiden kolaylıkla finanse edilebilen bütçe açıkları artık finanse edilemez duruma geldi. Avrupa'daki yüksek borçluluk oranlarını eskiden kimse umursamazken, şimdi yatırımcıları rahatsız etmeye başladı. Yunanistan su üzerine çıkan ilk sorundu. Ama, sonuncusu olmayacağı çok açık.
Neredeyse milli gelirinin üçte biri kadar bütçe açıkları veren İrlanda belki Yunanistan'dan daha ağır sorunlar içinde. Portekiz'in ardından İspanya'nın da benzer bir konuma gelmesi an meselesi. İtalya çok yakın takip altında. Çok yakında, gözler Belçika'ya da çevrilebilir.
Masanın üzerinden piyasalar örtüyü çekmeye başladılar.
Masanın kenarına en yakın ülkeler sırayla masadan düşmek üzereler. Avrupa Birliği bir bütün olarak üye ülkeleri masanın kenarından uzaklaştırmak zorunda, ama örtü bir kez çekilmeye başladığında, bu süreci birkaç ülkeyi feda etmeden durdurmak zor.

TOPLU ÇÖZÜM GEREKLİ
Almanya'nın on yıl vadeli borçlanma maliyeti yıllık yüzde 2.7 civarında. İspanya'nın aynı vadedeki borçlanma maliyeti yıllık yüzde 5.2'ye yaklaştı. İtalya'nınki yüzde 4.4 oldu. Portekiz ve İrlanda'nın borçlanma maliyeti Almanya'nınkinin katları ile ölçülmeye başlandı. Belçika'nın borçlanma maliyeti son bir hafta içinde yüzde 1 puana yakın arttı. Bu rakamlardan masanın kenarında kimlerin olduğu açıkça görünüyor.
Bu şartlarda, Avrupa Birliği'nin inandırıcı bir politika ile yatırımcıların karşısına çıkıp, ülke bazında değil, topluluk bazında masadaki örtünün çekilmesini durdurabilecek önlemler üzerinde çalışması gerekiyor.
Ülke bazındaki çözümler piyasaları tatmin etmiyor. Bir ülkedeki sorun diğerlerine sıçrıyor. Bu süreçte Euro'nun geleceği Avrupa Birliği'nin parası olarak giderek kararıyor.