Advertisement

Merkez Bankası’nın “daha düşük politika faizi, daha yüksek munzam karşılık” politikası önce “Para politikası gevşeme yönünde değil” diye tanıtıldı. Son zamanlarda ise, “para politikasının sıkılaştırılmakta olduğu” vurgusu yapılıyor. Bu vurgudan, cari işlemler açığını ve açığın finansmanını yönlendirebilmek için ekonomik büyümenin düşmesinin hedeflendiği ortaya çıkıyor.
Geçen yıl yüzde 8 civarında büyüdüğü tahmin edilen Türkiye ekonomisindeki büyümenin bu yıl hangi düzeye gelmesi hedefleniyor? Bu konuda bir bilgimiz yok. Yeni para politikası duruşundan bağımsız olarak birçok kişi ve kurum Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 5 civarında büyüyeceğini tahmin ediyordu. Buradan da, Merkez Bankası’nın ekonomik büyümeyi yüzde 5’in de altına çekmeyi hedeflediği sonucunu çıkarabiliriz. Aksi takdirde, hedef yüzde 5 olsaydı, para politikasının duruşunun değişmesi için bir neden yoktu.

AKSİ TESİR OLASILIKLARI
Hangi politika aracıyla sağlanırsa sağlansın, para politikasının sıkılaştırılması ekonomideki genel faiz düzeyinin yükseleceği anlamına gelir. TL faizlerinin yükselmesi doğal olarak kredi maliyetleri için de geçerli olacaktır, Hazine’nin borçlanma maliyeti için de. Uluslararası sermaye akımlarında bir kesinti olmadığı takdirde, Türkiye’nin göreli riski artmadığı takdirde, bir ekonomide genel faiz düzeyinin artması yabancı yatırımcıları çeken bir unsurdur.
Yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine yönelik ilgilerinin devam etmesi durumunda, iki kanaldan yabancı kaynak girişi devam edebilir. Birincisi, yükselen faizleri cazip bulan portföy yatırımcılarının paralarını Türkiye piyasalarına getirmesidir. İkincisi ise, maliyetleri artan TL kredileri yerine, döviz kredilerine ilginin artmasıdır. Özel kesim, doğrudan dış borçlanarak ya da bankaların dış borçlanma yoluyla elde ettikleri kaynakları borçlanarak artan TL kredi maliyetlerinden bir ölçüde kendisini koruyabilir.
Döviz girişleri doğal olarak kurlar üzerinde Türk Lirası’nın değerlenmesi yönünde etki yapacaktır. Piyasaların sinirini bozarak Türk Lirası’nın değerinin düşmesine yol açmak kolaydır. Ama, piyasaların sinirlerini bozmadan sıkılaştırılan para politikası Türk Lirası’nın değerini yükseltir.

SONUÇ
Bütün bu anlatımdan şu sonuçlara varmak mümkün:
Para politikası, ekonominin soğutulmasına yönelik olarak arzulandığı kadar etkin olmayabilir.
Merkez Bankası’nın, para politikası faizini düşürdüğü halde, para politikasını sıkılaştırması, arzulandığı gibi Türk Lirası’nın değer yitirmesine neden olmayabilir, aksine TL değer kazanabilir.
Para politikası faizi düşürüldüğü halde, para politikasının sıkılaştırılması yabancı sermaye girişlerini (kısa vadeli dahil) dizginlemeyebilir, aksine hızlandırabilir
Yukarıda açıkça değinilmese de, cari işlemler açığının düşmesi hedefleniyorsa, ekonomik büyümenin düşmesi değil, ekonominin reel olarak daralması söz konusu olmalıdır. Aksi takdirde, ekonomik büyümeye paralel, cari işlemler açığı az ya da çok artmaya devam edecek, dış finansman ihtiyacı azalmayacak, artacaktır.
Para politikası dışı araçlar devreye girmediği takdirde, arzulanan hedefe ancak ekonomik birimlerin moralini iyice bozarak ulaşabiliriz. Ama, hedef de bu olmamalı.