Advertisement

Türkiye ekonomisine "ince ayar" pek tutmuyor. Ekonomik eğilimleri değiştirmek için genellikle "şok" gelişmeler gerekiyor.
Ocak ayı dış ticaret verileri kendi içinde bir şok. Dış ticaret açığı yıllık 75 milyar dolar oldu. Yalnızca ocak ayındaki dış ticaret açığı 7.3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Kasım ayı ortalarında ekonomiyi bir ölçüde soğutmaya yönelik alınan parasal önlemler belli ki ocak ayında da önemli bir etki göstermişe benzemiyor.
Ocak ayında da ekonominin ısınmaya devam ettiği anlaşılıyor. Kredi talebi hız kesmedi. İthalat hızla artıyor. Büyük bir olasılıkla imalat sanayi üretimi de benzer bir artış içinde. Isınmayı durduracak tek etken yurtdışından kaynaklanabilir. Yurtiçinde eğilimleri tersine çevirecek "şok" önlemlerin alınmasını beklemek çok gerçekçi olmaz. Bu gidişle Türkiye dış açıklarını finanse etmekte giderek zorlanabilir. Açıkları finanse edemediğimiz noktada da "şok" yaşamış olacağız.

"ŞOK" DAVET EDİYORUZ
Dış ticaret açığındaki bundan önceki yıllık rekor 76 milyar dolarla 2008 yılının ağustos ayında gerçekleşmişti. O tarihte yıllık ithalat 208.5 milyar dolar, yıllık ihracat ise 132.4 milyar dolar olmuştu. Bu yılın ocak ayı itibarıyla, dış ticaret açığındaki geçmişteki rekoru kırmaya 1 milyar dolar kaldı. Ama, bu yılın ocak ayında yıllık ithalat 190.7 milyar dolar, yıllık ihracat ise 115.6 milyar dolar oldu. Yani, rekordan şimdilik ithalatta 18 milyar dolar, ihracatta ise 17 milyar dolar gerideyiz.
Temel eğilimler değişmediği takdirde, ithalatta geçmişteki rekora yaklaştığımızda, dış ticaret açığı çok daha fazla artmış olacak. Bu denge elbette sürdürülebilir değil. Bir aşamada, dış finansman çevreleri Türkiye ekonomisine "dur" diyebilecek. Bu halimizle "şok" davet ediyoruz.
Yatırım malları ithalatındaki artış ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 45 oldu. Bu denli yüksek artışı küresel krizden çıkışta dahi görmemiştik. Geçen yılın son üç ayında gözlenen yıllık artış düzeyi devam ediyor. Yani, yatırım ortamında bir bozulma henüz gözlenmiyor, aksine düzelme söz konusu.
Ara malları ithalatındaki artış geçen yılın aynı dönemine göre bu yılın ocak ayında yüzde 43 oldu. Bu artış düzeyini geçen yılın şubat, mart ve nisan aylarında gözlemiştik. Ağustos ayından bu yana yıllık artış bazında ara malları ithalatı yeniden hızlanmaya başladı. Bu veri de üretim ortamında henüz bir bozulma olmadığına işaret ediyor.
Tüketim malları ithalatındaki yıllık artış ocak ayında yüzde 48'e yaklaştı. Son iki yılda bu hızdaki artış bir-iki ay gözlenmişti. İç talep artışında da bir bozulma gözlenmiyor.

YA BİZ YA DIŞARISI
Bütün bu veriler ekonomik büyüme açısından yılın ilk ayında işlerin çok iyi gittiği izlenimini veriyor. Sorun, büyümenin getirdiği dış açıklar ve açıkların yurtdışından finanse edilmesi zorunluluğu. Sorunu aşmanın tek yolu iç talep büyümesinin önüne geçerek ekonomik büyümeyi yavaşlatmak hatta durdurmak. Ekonomi reel olarak büyüdükçe dış açıklar artacak.
Şimdi, dış açıklar hem yüksek hem de çok hızlı artıyor. Belki, orta yol ilk önce dış açıkların artma hızını düşürmek. Zaten kısmen karışan ve daha da fazla karışmaya müsait uluslararası finans piyasaları karşısında, Türkiye ekonomisi çok riskli bir dönemden geçiyor. "Şok" davet ediyor. Çözüm ararken yalnızca parasal önlemlere yoğunlaşmak yeterli olmuyor. Ya kendimiz "şok" yaratacağız ya da yurtdışı bizim için "şok" yaratacak.