Advertisement

Gelişmişlerle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyüme hızları çok farklı. Bu yıl gelişmişler yüzde 3'ün altında büyürken, gelişmekte olan ülkelerdeki büyümenin ortalama yüzde 6'yı geçeceği tahmin ediliyor. Giderek dünya ticaretinden daha fazla pay alan gelişmekte olan ülkelerin hızlı büyümesi küresel açıdan hem risk hem de fırsat sunuyor.
Risk, gelişmekte olan ülkelerden gelen artan taleple emtia fiyatlarının artması, çeşitli piyasalarda balonların şişmesi. Fırsat ise, gelişmekte olan ülke ekonomilerinin gelişmişlere omuz vermesi. 2000'li yılların çok büyük bir bölümünde başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkeler küresel büyümenin motoru durumundaydı. Kriz sonrasında gelişmekte olan ülkeler bu rolü üstlenecekmiş gibi görünüyor.
İki farklı kulvarda giden ekonomilerin sorunları da birbirlerinden farklı.

FARKLI SORUNLAR
Gelişmişler gevşek para ve maliye politikalarıyla özel kesim kaynaklı ekonomik büyümenin kalıcı olmasına çalışıyor. Bu arada artan kamu borçlarını orta dönemde nasıl istikrara kavuşturabilecekleri yönünde ekonomik birimleri ikna etmek durumundalar. Aksi takdirde, bol para ve artan kamu borçluluğu gelişmiş ülke kaynaklı bir başka küresel krizi gündeme getirebilir.
Gelişmekte olan ülkelerin sorunu ekonomilerin hızla ısınması. Birçok gelişmekte olan ekonomide enflasyon artış eğiliminde. Parasal sıkılaştırma yetmiyor. Genel kanı, özellikle cari işlemler fazlası verenlerin paralarının değerlenmesine izin vermesi enflasyon baskısının bir ölçüde hafifletilmesine yardımcı olabileceği yönünde. Cari işlemler açığı veren gelişmekte olan ülkelerde ise para ve maliye politikalarının sıkılaştırılması kaçınılmaz görünüyor.
Cari işlemler açığı veren gelişmekte olan ülkeler doğal olarak uluslararası sermaye hareketlerinin esiri durumunda. Para ve maliye politikalarının sıkılaştırılması yoluyla uluslararası sermaye hareketlerine bağımlılığın azaltılması şart görünüyor. Aksi takdirde,
küresel likiditenin azalması ve sermaye hareketlerindeki oynaklıklar bu ekonomileri tahrip edebilir. Türkiye de bu gruba giriyor.

ZAMAN DARALIYOR
Küresel likiditenin azalması gibi durumun yaşanması olasılığı en azından kısa dönemde hiç de yüksek değil. Amerika para basmaya devam ediyor. Avrupa Merkez Bankası bir yandan para politikası faizini artırıp para politikasını sıkılaştıracağı izlenimi veriyor, diğer taraftan, borç batağındaki ülke bonolarını mecburen satın alarak miktarsal genişlemeye (quantitative easing) devam ediyor. Japonya da doğal felaketin ardından para basmaya devam ediyor. Kısacası, paraları rezerv para olan merkez bankalarının kısa dönemde parasal sıkılaştırmaya gitmeleri çok olası görünmüyor.
Cari işlemler açığı veren gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya olduğu temel risk kısa dönemde, küresel likidite bol olsa dahi, uluslararası yatırımcıların risk iştahının dönemsel de olsa kaçması, sermaye hareketlerinin ters dönmesi.
Risk iştahında yaşanabilecek olumsuzluklar birkaç nedenden kaynaklanabilir. Birincisi, uluslararası sermaye ihtiyacı olan ülkeler saçmalayabilirler. Bir diğer neden, finansal piyasalarındaki yeni düzenlemeler piyasaları kasabilir. Küresel likidite finansal kurumların tutucu davranışları nedeniyle çekilebilir.
Orta-uzun dönemde gelişmiş ülkelerdeki parasal genişleme duracak ve parasal sıkılaştırma mutlaka gündeme gelecektir. Bu yıl olmasa da, gelecek yıl böyle bir senaryonun yaşanması olasılığı düşük değil. Bizim gibi ülkeler için kısa ve orta vadedeki riskleri azaltmak için çok fazla zaman yok gibi görünüyor.