Advertisement

Türkiye nüfusunun yaş dağılımı hızla değişiyor. 1990 yılında yıllık nüfus artışı yüzde 1.7 civarındayken, 2010 yılında nüfus artışının yüzde 1.3’e düştüğü tahmin ediliyor. Bu oran 1970-80’lerde yüzde 2’nin üzerindeydi.

Türkiye İstatistik Kurumu 2023 yılında Türkiye’de nüfus artışının yıllık binde 8.3’e düşeceğini tahmin ediyor. 1990 yılı ile karşılaştırıldığında, Cumhuriyet’in 100. Yıl dönümünde nüfus artışı yarıdan fazla azalmış olacak. Nüfus artışının düşmesi okul çağındaki nüfusun göreli, hatta mutlak olarak büyüklüğünün azalması anlamına geliyor. Aynı zamanda, nüfus artışı azaldıkça, yaşlı nüfusun göreli ve mutlak büyüklüğü artıyor. Bu durum eğitim açısından önemli fırsatlar yaratırken, sosyal güvenlik sistemi açısından çok ciddi sorunları da beraberinde getiriyor. ;

FIRSAT PENCERESİ
2010 yılında 5 ile 19 yaş arası nüfusun 18 milyon 948 bin kişi olduğu tahmin ediliyor. Bu yaş grubundaki nüfusun 2023 yılında 18 milyon 855 milyona düşeceği hesaplanıyor. Okul çağındaki nüfus hem göreli hem de mutlak olarak azalıyor. Geçen yıl nüfusumuz 73 milyon kişiyken, 2023 yılında 84 bin kişi olacak. Milli Eğitim Bakanlığı istatistiklerine göre, içinde bulunduğumuz öğretim yılında ilk ve orta öğretim kurumlarında okuyan çocuk sayısı 15 milyon 730 bin kişi. Bu çocukların 11 milyona yakını ilk öğretimde, 5 milyona yakını da orta öğretim kurumlarında eğitim görüyorlar. Derslik başına ortalama öğrenci sayısı ilk öğretimde 32.3, orta öğretimde 40.3 civarında. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ise ilk öğretimde 21.8 olurken, orta öğretimde 21.3 civarında. Bütün bu oranlar uluslararası standartlara göre çok kötü. İlk ve orta öğretim çağındaki nüfusun artmaması, hatta azalması eğitime yapılan yatırımların yönünü değiştirecek. Artan öğrencilere yeni derslikler açmak ya da yeni öğretmen bulmak yerine, açılacak yeni dersliklerle ve istihdam edilecek yeni öğretmenlerle derslik başına düşen öğrenci sayısı ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı düşürülebilecek. Yatırımlar öğretimin kalitesinin artmasına yönlendirilebilecek. Nüfusun yapısındaki değişme eğitim alanında Türkiye’nin çok ciddi atılımlar yapabilmesi için çok önemli bir fırsat penceresi açıyor. Bu fırsatı iyi kullanabilmeliyiz.

SEÇENEK YOK
Değişen nüfus yapısı sosyal güvenlik sistemi açısından büyük sorunları beraberinde getirecek gibi görünüyor. 2010 yılında 60 yaş ve üstü nüfus 7 milyon 387 bin kişiydi. 2023 yılında bu yaş grubundaki nüfusun 11 milyon 689 bin kişi olacağı tahmin ediliyor. 2010 yılı sonunda sosyal güvenlik kurumlarından maaş alanların sayısı 9 milyon 498 bin kişi olmuş. Aynı dönemde sigortalı sayısı ise 16 milyon 88 bin kişiymiş. Yaklaşık 1.7 kişi 1 emekliye bakmak durumunda. 2023 yılına gelindiğinde göreli olarak hem daha fazla sigortalı bulmak zorundayız hem de sigortalılarda alınan primi artırmak zorunda kalacağız. Aksi takdirde, bir emekliye bakan sigortalı sayısı azalacak. Dolayısıyla, sosyal sigorta kurumlarına bütçeden daha fazla kaynak aktarmak durumunda kalacağız. Sağlık yardımları açısından da durum çok iç açıcı değil. Giderek yaşlanan nüfusun sağlık harcamaları elbette artacak. Rakamlar bugünkü haliyle sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilir olmaktan çıkacağını gösteriyor. Bir başka seçenek çocuklarımızın eğitiminden yaşlılarımızın bakımına kaynak aktarmak olabilir. Böyle bir seçenek düşünülebilir mi?