Advertisement

Para politikasının geç etki yaptığı söylenir. Çünkü, para politikasının en temel aracı olarak kabul edilen kısa vadeli faizdeki değişmenin çeşitli kanallar yoluyla uzun vadeli faizleri etkileyip ekonomik birimlerin tüketim ve yatırım kararlarını etkilemesi (aktarım mekanizması - transmission mechanism) belli bir zaman alır. Geçen yılın kasım ayında Merkez Bankası'nın munzam karşılıkları yükseltmek yoluyla uygulamaya koyduğu politikanın henüz arzulanan etkiyi yapmamış olması para politikasının etki yapmasının zaman aldığına bağlanıyor. Bu yargı yanıltıcı.
Daha önceki bir yazımda da vurguladığım gibi, kısa vadeli faizi değiştirme yoluyla uygulanan para politikası zaman alabilir. Ama, munzam karşılıkları değiştirmek normalde bankacılık kesiminin elindeki borç verilebilir kaynakları hemen değiştirdiğinden, diğer etkenler aynı kaldığında, kredi genişlemesine anında etki yapması gerekir. Bu iki farklı para politikası aracının etki yapma zamanı farklıdır. Biri diğerine karıştırılmamalı. Karıştırılarak kamuoyunun da kafası karıştırılmamalı.

AL-VER POLİTİKASI
Munzam karşılık politikasının arzulanan etkiyi aradan altı aydan fazla geçtiği halde yapamamasının nedeni çok farklı. Munzam karşılıklar artırılarak bankacılık sektöründe borç verilebilir fonların düşürülmesi gerekirdi. Ama, bu yapılmadı. Merkez Bankası munzam karşılıkları artırarak bankalardan para çekerken, açık piyasa işlemler yoluyla yaklaşık aynı miktardaki parayı bankalara geri verdi. Dolayısıyla, bankalardaki borç verilebilir kaynaklar ciddi bir biçimde değişmedi.
Kasım ayında Merkez Bankası'nın açık piyasa işlemleri yoluyla bankalara verdiği likidite ortalama 13 milyar liraydı. Mayıs ayının ilk yarısında bu miktar ortalama 50 milyar liraya dayandı. Munzam karşılıkların artırılması yoluyla bankalardan çekilen tutar da zaten 40 milyar lira kadardı. Bankaların maliyet yapısı değişti, fonlamaların vadesi kısaldı.
Merkez Bankası bir pencereden aldığı parayı neden bir başka pencereden geri veriyor? Bu sorunun yanıtı faiz takıntısında yatıyor. Munzam karşılıkları artırma yoluyla para çekilse ve Merkez Bankası bankalara ek likidite vermese kısa vadeli faizler fırlayacaktı. Doğal olarak orta/uzun vadeli faizler de artacaktı. Büyük bir olasılıkla Türk Lirası değer kazanacaktı. Bunların hiçbiri istenmiyor. O nedenle de, faizleri düşük tutabilmek için munzam karşılıklar politikasının etkisi törpülenmiş hatta yok edilmiş oluyor.
Geçenlerde, para politikasının 9 ile 18 ay arasında etkisini gösterebileceği söylendi. Komik olunuyor. Eğer bir politika 18 ay arzulanan etkiyi göstermiyorsa, zaten o politika, politika olamaz. Kullanılması hiçbir işe yaramaz.

ETKİ ZAMANI DEĞİL KENDİSİ SORGULANMALI
İstatistik kurallarından biri "tahmin ufku uzadıkça tahminin güvenilirliğinin artarak azalacağını" söyler. 18 ay sonrası için yapılan tahminin güvenilirliği tartışmalıdır. Böyle bir tahmin üzerine yürütülen politikadan fazla bir şey beklenemez. O süre içinde birçok yeni gelişmeler olabilir. Rüzgârlar ters taraftan esebilir. Futbol deyimiyle, 18 ay sonra etkisini gösterecek politika, politika yapıcılarını çok büyük bir olasılıkla ters köşeye yatırabilir. Kısacası, böyle bir politika işe yaramaz. Yarasa dahi, yararı zararından çok fazla olabilir.
Para politikasının 9-18 ay arasında çalıştığı yargısı komik kaçacak kadar yanlıştır. Çeşitli bilimsel çalışmalar faiz politikasının, ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, 3-6 ay arasında etkisini gösterdiğini kanıtlar. Faiz politikası için 9 ay dahi çok uzun zamandır. Belki, faizin kullanılamadığı ülkelerde faiz politikası bu denli geç çalışır ya da hiç çalışmaz.
Bu aşamada, para politikasının etkileme zamanının değil, politikanın kendisinin sorgulanması daha yapıcı olacaktır.