Advertisement

Cari işlemler açığı belli bir düzeyden sonra risk midir, değil midir? Bazıları finanse edilebildiği sürece cari işlemler açığı risk değildir diyor. Bu kendi içinde çelişkili bir cümle. Finanse edilemeyen bir bütçe açığı olamayacağı gibi, finanse edilemeyen bir cari işlemler açığı da olamaz. Bir şekilde finansman yoksa, cari işlemler açığı da zaten olmaz.
Risk nedir? Her ay gelirimizin yüzde 10'u kadar fazla harcama yaptığımızı düşünelim. Bin lira maaşımız olduğu halde, her ay bin yüz lira harcadığımızı varsayalım. Her ay yüz lira borçlanıyoruz. Bir süre sonra kredi limitimiz doluyor. Değil 100 lira borçlanmak, her ay 100 lira geri ödememiz isteniyor. Bin lira maaş aldığımız halde, harcamak için cebimizde 900 lira kalıyor. Harcamalarımızı bin yüz liradan 900 liraya düşürmek zorunda kalıyoruz. İşte, risk bu.
Önümüzdeki seçeneklerden biri kendi çabalarımızla harcamalarımızı ayda bin yüz liradan bin elli liraya düşürmek ve kredi limitimizin dolma süresini uzatmak. O süre içinde de maaşımızın artacağını beklemek ve borçlanma limitimizi artırmaya çalışmak. Bir diğer seçenek de, hiçbir şey yapmayıp kredi limitimiz dolana kadar "vur patlasın, çal oynasın" yaklaşımını benimsemek.

OLUMSUZ AYRIŞMA
Yüksek cari işlemler açığı bir risktir. Kendi çabalarımızla cari işlemler açığını düşürmek ekonomik istikrarın devamı açısından doğru bir stratejidir. Bu stratejinin en önemli parçası iç talep artışını frenlemektir. İç talep artışı daha sıkı maliye ve para politikası ile frenlenebilir. Daha sıkı maliye politikası kamu gelirlerini artırıp kamu harcamalarını kısmaktır. Daha sıkı para politikası para otoritesinin parayı pahalılaştırarak piyasaya daha az para vermesidir.
Kamu harcamalarının planlananın üzerinde artmayacağı varsayımı ve kamuya olan borçların yeniden yapılandırılması sonucunda elde edilecek ek gelirler ve tahminlerin üzerinde sağlanan ekonomik büyüme ile artan vergi gelirleri sayesinde önümüzdeki dönemde maliye politikasının göreli olarak sıkılaşacağı söylenebilir. Ama, para politikasının göreli olarak daha sıkı olduğunu iddia etmek bu aşamada çok zor.
Kredi maliyetleri artırılmak isteniyor, ama bankaların krediye dönüştürebileceği kaynakların bir bölümü göreli olarak ucuz kalıyor. Yurtdışından ve Merkez Bankası'ndan borçlanmak göreli olarak ucuz. Bir anlamda, para piyasası çarpıtılarak kredi pahalı, paranın bol olduğu bir döneme girdik. Türkiye ekonomisinin yabancı yatırımcılar gözünde olumsuz yönde ayrışmasını sağladık. Döviz kurları çıkış eğiliminde.

ENFLASYONA DAVETİYE
Bu gelişmeler yüksek cari işlemler açığı riskinden sonra enflasyon riskinin de giderek arttığı yönünde işaretler veriyor. Para arzı yıllık yüzde 20 civarında artıyor. Vadesiz TL mevduatı yılbaşından bu yana aylık ortalama olarak vadeli TL mevduatlarından daha hızlı artıyor. Merkez Bankası'nın piyasaya verdiği ek likidite bankaların Merkez Bankası'na zorunlu karşılık olarak yatırmak durumunda oldukları ek mevduat miktarını geçti.
Döviz kurları yoluyla cari işlemler açığını bir risk olmaktan çıkarmaya çalışıyorsak, daha yüksek enflasyona davetiye çıkarıyoruz demektir. Dünkü yazımda da belirttiğim gibi, hiçbir ekonomi enflasyon yoluyla hiçbir ekonomik sorununa çözüm bulamamıştır, sorunları farklılaştırıp derinleştirmiştir.