Advertisement

Avrupa'nın başına gelenlerin önemli bir bölümü şeffaf olmamasından kaynaklanıyor. Avrupa'da bankacılık sektörünün durumu hakkında piyasaların bilgileri çok sınırlı. 2001 yılı öncesi bizim durumumuza benziyor. Sektör kötü olduğu halde, iyi durumdaymış gibi hava veriliyor. Amerika, hatta Japonya ile karşılaştırıldığında, Avrupa şeffaflık kategorisinde çok gerilerde.

Küresel krizin en derin noktasında Amerika bankalarına "stres testi" uyguladı. Testi geçemeyenlerin sermaye artırmaları istendi. Süreç bittiğinde, Amerika'da bankacılık sektörüne olan güven arttı. Amerika'nın krizden göreli olarak çabuk çıkmasının önemli nedenlerinden biri de buydu. Şeffaflık özellikle kriz dönemlerinde piyasaların güvenini sağlamak açısından çok önemli oluyor.

Aradan bir süre geçtikten sonra Avrupa da bankalarına "stres testi" yaptı. Uygulanan stres senaryoları yeterli güveni vermedi. Bazı önemsiz bankalarda ek sermaye ihtiyacı ortaya çıktı. Sermayeler artırıldı ve konu kapatıldı. Ama, stres testinden beklenen sonuç elde edilemedi. Avrupa'da piyasalara güven sağlanamadı.



EN BÜYÜK RİSK HESAPLARDA YOK



Stres testi bankaların yaptıkları yatırımların (krediler ve menkul kıymetler) çeşitli makro ekonomik gelişmeler karşısında değerinin ne kadar düşüp bankaların ne kadar sermaye ihtiyacı içinde olacağını hesaplıyor. İlk stres testi ile piyasalara yeterince güven verilemeyince Avrupa bankalarına yeni bir stres testi yapmaya karar verdi. Sonuçlar bugünlerde açıklanacak.

Yayılan dedikoduya göre, stres testi yapılan 91 bankanın 15'i testi geçemeyecek. Yani, kabullenilen makro ekonomik varsayımlar içinde 15 bankanın ek sermaye ihtiyacı olacak. Varsayımlar içinde Yunanistan'ın borçlarını ödeyemeyeceği, ya da Yunanistan'ın borçlarının bir bölümünün silineceği gibi varsayımlar yok. Halbuki, bugünlerde küresel riskler içinde bunlar en ön sırayı alıyor.

Yapılan tartışmalarda Yunanistan'ın borçlarını ödeyememesi ya da borçlarının bir bölümünün silinmesinin Avrupa bankaları için bir felaket olacağı söyleniyor. Stres testi yapılıyor. Ama, yapılan test sonucunda böyle bir felaketin boyutları konusunda bir fikir elde edilemiyor. Ediliyorsa da, bu bilgi kamuoyu ile paylaşılmıyor. Buna rağmen, piyasaların yapılan stres testi sonuçlarına güvenmeleri bekleniyor. Komik duruma düşüyorlar.



BEKLENTİLER DAHA DA BOZULUYOR



Avrupa şeffaf olmak zorunda. Şeffaf olmamakta direndikçe, Avrupa'nın durumu hakkında ekonomik birimler en kötü olası senaryoya daha fazla ağırlık veriyorlar. Beklentiler daha da kötüleşiyor. Doğru politikalar uygulansa dahi, o politikaların etkinliği azalıyor. Krizin önünde koşmak yerine, Avrupa'da politika yapıcıları krizi takip eder hale geliyorlar. Bu durumda krize çözüm bulmak daha da zorlaşıyor.

Uluslararası sermaye hareketlerinin bu denli yaygınlaşıp derinleştiği bir ortamda, politika yapıcıları ekonomik birimleri aldatarak ya da ekonomik birimlerden bilgi saklayarak hiçbir derde deva bulamıyorlar. Çünkü, gerçekler ortaya çıktığında, piyasaların kestiği ceza çok daha ağır oluyor. Bu duruma Avrupa'da Yunanistan en son örnek.

Yunanistan ekonomisini kurtarma paketi 110 milyar Euro olarak tespit edildiğinde, bu paketin geç ve yetersiz olduğu çok tartışıldı. Avrupa liderleri o dönemde günü kurtarmanın peşindeydiler. Aradan bir yıl geçti. Şimdi, ek 110-120 milyarlık bir kurtarma paketinden söz ediliyor. Ama, piyasalar yeni pakete değil, Yunanistan'ın ne zaman borçlarını ödeyemeyecek duruma düşeceğine odaklanıyor. Avrupalı liderler treni kaçırmış gözüküyorlar.

Fransızların başını çektiği yeni borç yapılandırma programı Yunanistan ekonomisini bir süre daha yüzdürebilir. Ama, bu program da çalışmadığı takdirde, yeniden yapılandırmaya giren Avrupa bankalarının durumu bugünkünden de kötü olabilir. Avrupa sorunlarının çözümü için şeffaf olmayı öğrenmek zorunda.