Advertisement

Futbol dünyasında bir deprem yaşanıyor.
Şike yaptıkları iddiasıyla birçok kulüp yöneticisi ve futbolcu soruşturma altında. Söylendiği kadarıyla, iddiaları destekleyen çok ciddi kanıtlara ulaşılmış. Kulüpler ve kişilerin ceza almaları olasılığı çok yüksek görülüyor.
On yıl kadar önce benzer bir deprem bankacılıkta yaşanmıştı. Bazı banka sahipleri ve yöneticileri bankaları yanlış yönettikleri ya da banka kaynaklarını kendi çıkarları için kullandıkları iddialarıyla yargılanmıştı. Suçlu ya da suçsuz neredeyse tüm bankacılar zan altında kalmıştı. Bazıları çeşitli cezalara çarptırılmıştı. O dönemde bankacılara kız vermekten çekiniliyordu!

KAMUOYU BASKISINA BOYUN EĞİLMEMELİ

Türkiye bankacılığa neşter atmayı on yıl öncesine kadar başaramamıştı. Sorunların çoğu biliniyordu. Ama, sorunların üzerine gitmekten çekiniliyordu. Sorunların üzerine gidilmesinin ekonomiyi zor duruma sokacağından korkuluyordu. Bir dönem geldi, sorunları saklamak olanaksızlaştı. Zorla da olsa, soruna neşter atmak zorunda kalındı.
Geriye doğru bakıldığında, bankacılıkta on yıl önce yapılanların ne denli doğru olduğu ortaya çıktı. Yanlışlar da yapıldı. Kurunun yanında yaş da yandı. Hoyrat davranıldı. Ama, sonuçta, evrensel bankacılık kuralları ve uygulamaları ile iş gören bir bankacılık sistemine sahip olduk. Küresel krizde sağlam bankacılık sistemimizin olmasıyla övündük. Bu duruma maliyetsiz gelmedik. O dönemde milli gelirimizin neredeyse yüzde 15'ini bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılmasına harcadık.
Şu sıralarda futbolda yaşanan deprem de on yıl kadar önce bankacılıkta yaşanan depremin faydalarını sağlayabilmeli. Şike iddiaları doğru çıkarsa, verilmesi gereken cezalar, cezaların yaratacağı olası ekonomik sonuçlara bakarak verilmemeli. Futboldaki deprem de büyük bir olasılıkla maliyetli olacak. Futbol endüstrisinin yarattığı kaynaklar kısa önemde büyük bir olasılıkla küçülecek. Bundan tüm kulüpler zarar görecek. Bu maliyete bugün katlanamazsak, yarın aynı sorunlarla çok daha yoğun bir biçimde uğraşmak zorunla kalacağız.
Futboldaki depremi bankacılıktan ayıran en büyük özellik futbolun çok yaygın bir taraftar grubunun olması, buna karşılık, bankacılığa zaten herkesin düşman olması. Bankacılığa neşter atarken kamuoyu baskısı söz konusu değildi. Herkes "iyi oluyor" dedi. Ama, futbola neşter atılırken doğal olarak kamuoyu baskısı gündeme gelecek. Örneğin, birçok çevreler "kulüp başka, yöneticiler başka" görüşüyle "yöneticileri cezalandırın, ama kulübü cezalandırmayın" diyecekler. Bu yaklaşıma kulak vermek yanlış olur.

YENİ DEPREM İHTİYACI: KAYITDIŞILIK

Türkiye'nin üzerine gitmekten korktuğu bir başka alan daha var: kayıtdışılık ya da vergisi verilmemiş kazançlar. Bu alanda da bir depreme ihtiyacımız var. Yıllar boyu bu konuya hiçbir hükümet kararlılıkla eğilemedi. Çünkü, kayıtdışılığın üzerine gidildiğinde, ekonomiden paranın kaçacağından ve ekonominin altüst olacağından korkuldu. Kayıtdışılığın yarattığı eşitsizliğe ve ekonomik çarpıklıklara göz yumuldu. Hatta, kriz dönemlerinde "iyi ki kayıtdışılık var da ekonomi o denli zarar görmedi" diyerek kayıtdışılıkla öğündüğümüz bile oldu.
Kayıtdışılık konusunda yaratılacak deprem de maliyetsiz olmayacak. Ama, bu maliyete de katlanmak zorundayız. Maliyeti ödedikten sonra oluşacak ortamın getirisi çok daha büyük olacak. Kayıtdışılığın azaltılmasıyla birçok alan da temizlenmiş olacak. Bankacılıkta çok büyük maliyetler ödedik. Şimdi, çok daha büyük, çok daha kârlı ve çok daha sağlam bir bankacılık sistemimiz var. Eğer futboldaki depremi de sonuna kadar götürebilirsek, başlarda futbol endüstrisi küçülebilir. Ama, birkaç yıl sonra çok daha temiz ve zengin bir futbol endüstrimiz olur. Kayıtdışılıkla da korkmadan mücadele edebilirsek, Türkiye ekonomisinin büyüme potansiyelini ve refahını çok ciddi bir biçimde artırabilme şansımız olacak.
Doğru yönde ilerlendiğinde, depremlerden korkmamak lazım. Çünkü, ancak depremlerle doğru yol bulunuyor.