Advertisement

Euro Bölgesi ülkeleri ekonomileri zaten baştan beri birbirinden çok farklıydı. Giderek bir birlik olarak daha da ayrışmaya başladılar. Piyasalar da zorluyor. Piyasaların zorlaması Euro Bölgesi ülkelerini ya birbirinden tamamen koparacak ya da bir grup ülke diğer bir grup ülkenin hamisi durumuna geçip Euro bugünkü haliyle devam edecek.
Yunanistan için ikinci kurtarma paketi oluşturulurken Finlandiya hükümeti Yunanistan'dan yeni borçlanma karşılığında teminat istemişti. İstek gülünçtü, ama iktisadi açıdan anlamsız değildi. İşin ilginç yanı Yunanistan da istenilen teminatı veriyor. Şimdi benzer teminatları Hollanda, Avusturya ve Slovakya da istiyor.
Piyasalar da, Yunanistan gibi Euro ülkelerine borç verirken Euro'nun güçlü ülkelerinin garantör olmasını istiyor. Avrupa bonosunun çıkarılması aslında Euro'nun güçlü ülkelerinin borç krizi içindeki ülkelere garantör olması anlamına geliyor.

BÖYLE DEVAM EDEMEZ
Avrupa bonosu çıkarılması projesine başta Almanya olmak üzere, Fransa, Hollanda, Avusturya ve Finlandiya gibi ülkeler karşı. Karşı olmalarının çok basit bir nedeni var. Bu ülkeler Yunanistan, Portekiz, İrlanda, İtalya ve İspanya gibi ülkelerin borçlanmalarına garantör olmak istemiyorlar. Borç verelim, ama borçlarına garantör olmayalım diyorlar. Bir anlamda, risklerini sınırlandırmak istiyorlar.
Tesadüfe bakın ki, Yunanistan, Portekiz, İrlanda, İtalya ve İspanya gibi ülkeler de Avrupa bonosu çıkarılması projesini hararetle destekliyor. O kadar ki, tek çözümün Avrupa bonosu çıkarmak olduğu yönünde kamuoyu oluşturmaya başladılar. Bir anlamda, bu ülkeler piyasalarla beraber Euro Bölgesi'nin güçlü ülkeleri üzerinde bir başka baskı unsuru oluyorlar.
Bu haliyle Euro Bölgesi ülkeleri bir karar aşamasına doğru hızla ilerliyor. "Devam mı, tamam mı?" noktasına beklenenden çok daha çabuk geldiler. Avrupa bonosunun çıkarılmasına karar verildiğinde, karar "devam" yönünde olmuş olacak. Avrupa bonosunun çıkarılması kabul görmediği sürece ise başta Yunanistan olmak üzere bir dizi Euro Bölgesi ülkesi temerrütte düşebilecek. Bu durumda karar "tamam" yönünde verilmiş olacak. Piyasalar şimdi hızla Avrupa'nın Avrupa bonosuna muhalif ülkelerini bu karar aşamasına gelmeye zorluyor. Muhalifler birçok açıdan haklı. Avrupa'nın güçlü ülkeleri kendi itibarlarını arkasına koyarak Euro'nun doğmasını sağlamışlardı. Sonuç başarısızlık oldu. Avrupa bonosu projesiyle şimdi Avrupa'nın güçlü ülkelerinden bir kez daha kendi itibarlarını Avrupa'nın zayıf ülkelerine ödünç vermeleri isteniyor. Bir kez kandırıldılar. İkinci kez aynı duruma düşmek istemiyorlar. Ama bu haliyle de durum devam edemez. Durumun devam edemeyeceğini gösteren verilere yarınki yazıda yer vereceğim.

ÖNCE SİYASET SONRA EKONOMİ
Borç krizi içindeki ülkeleri yüzdürmenin maliyeti giderek artıyor. Maliyet yalnızca güçlü ülkelerin yaptığı parasal yardımla sınırlı değil. Euro'yu çıkaran Avrupa Merkez Bankası'nın da itibarı giderek zedeleniyor. Euro üzerindeki baskılar Avrupa'nın güçlü ülkelerinin makro ekonomik dengelerini de bozmaya başladı. Bugün ekonomik büyümenin düşmesiyle bir bedel ödeniyor. Yarın, hem daha düşük büyüme hem de daha yüksek enflasyon ile maliyet artabilecek.
Euro Bölgesi içinde ortak maliye politikası önerisi kulağa hoş geliyor, ama çok gerçekçi görünmüyor. Avrupa bonosunu çıkarmak için bu öneri kabul edilse de, ulusal egemenlikler devam ettiği sürece sonra ne olacağını hiç kimse bilemez. Hiçbir düzenleme Avrupa bonosu uygulamasının başarılı olacağını garanti edemez.
Sonuçta şu noktaya geliniyor: Siyasi açıdan Euro'nun devamı için zaman kazanılmaya devam edilecek; siyasi değerlendirmelerle bir aşamada sınırlı bir biçimde Avrupa bonosu çıkarılması kabul dahi edilebilecek; ama, ekonomik maliyetler arttıkça, bir aşamada, Euro projesi farklı bir yapıda yoluna devam etmek zorunda kalabilecek. Siyasi yaklaşımlar her zaman doğru ekonomik çözümlerin gündeme gelmesini geciktirir. Euro Bölgesi de bu sorunu yoğun bir biçimde yaşıyor.