Advertisement

Son günlerde Merkez Bankası döviz piyasasına daha yoğun müdahale etmeye başladı. Önce günlük 50-100 milyon dolar satıyordu. Ardından, verilen demeçlerle döviz kurlarının geldiği düzeyden memnun olmadığını açık etti. Bu strateji fazla etkili olmayınca, icabında günde 1 milyar doların üzerinde dahi satabilirim diyerek piyasayı korkutmayı denedi.
Bütün bunlar yapılırken, Merkez Bankası'nın bankalara borç verme faizi değiştirilmedi. Gecelik interbank piyasasında oluşan faizler fırlamadı. İkinci piyasada Hazine Bonosu faizi de dövize yoğun müdahaleye rağmen çok fazla değişmedi.
Döviz satışıyla son haftalarda piyasadan 3-5 milyar tutarında Türk Lirası çekildiği halde TL piyasasında dikkati çeken bir sıkışıklık yok. Bu denge şu anlama geliyor: Merkez Bankası bir eliyle döviz satıp piyasadan TL çekerken, diğer eliyle piyasaya döviz alması için TL veriyor. Döviz alacak TL'yi buldukça piyasa da döviz almaya devam ediyor.

ÖNLEMLER NE İŞE YARIYOR?
Merkez Bankası'nın amacı şöyle özetlenebilir: TL faizleri artmadan, döviz rezervleri çok fazla düşmeden döviz kurlarını belli bir düzeye getirmek. Bu amacı gerçekleştirmek için Merkez Bankası'nın piyasaya hem döviz vermesi hem de sattığı döviz karşılığında piyasadan çektiği Türk Lirası'nın bir bölümünü (ya da hepsini) bir şekilde piyasada bırakması gerekiyor. Doğal olarak bu strateji müdahalenin etkinliğini azaltıyor.
Döviz satışlarının hızlanması ile Merkez Bankası'nın aldığı önlemlere baktığınızda, bu amaçla alınan önlemler tutarlı görünüyor. Sırayla gidersek;
1. TL munzam karşılıklarının önce yüzde 10'una kadar, sonra yüzde 20'sine kadar kısmının döviz olarak tutulabileceği kararı "aldığınız dövizin bir kısmını yine bana yatırın da döviz rezervimiz o denli düşmesin" anlamına geliyor.
2. TL munzam karşılıkların indirilmesiyle piyasaya TL verilmiş oluyor. Döviz satışıyla piyasadan çekilen TL'nin faizleri artırmasının önüne geçilmek isteniyor.
3. Dövizde munzam karşılıkların indirilmesiyle TL çekmeden piyasaya döviz verildiğinden, TL'de daha fazla bir sıkışıklık yaratıp faizlerin artması önlenmiş oluyor.
Sonuçta piyasanın ihtiyacı olan döviz likiditesi de, TL likiditesi de verilmiş oluyor. TL faizleri üzerinde bir baskı yaratmadan dövize müdahale ediliyor görüntüsü ortaya çıkıyor. Böyle bir müdahale döviz kurlarını arzulanan düzeylere getirir mi? Sorunun yanıtı çeşitli etkenlerin nasıl gelişeceği ile yakından ilgili.

TOPAL MÜDAHALE
Döviz talebi var. İster gerçek olsun, ister spekülatif olsun, ekonomide bir döviz talebi fazlası var. Yurtdışından hiç kaynak bulunamadığında, yalnızca aylık 5 milyar dolar tutarındaki cari işlemler açığının finansmanı için günde ortalama 200 milyon doların üzerinde ek döviz talebi oluşuyor. Yurtdışındaki risk iştahının bozulması elbette spekülatif talebi de körüklüyor. Bu şartlarda döviz kurlarının artış eğiliminde olması normal. Merkez Bankası'nın dövizde hareketliliği önlemeye yönelik müdahaleler yapması da anlaşılabilir.
Merkez Bankası'nın döviz satışları ve dövizde munzam karşılıkların indirilmesi yoluyla piyasaya bırakılan dövizler kısa dönemde ek döviz talebini karşılayabilir. Döviz kurlarındaki artış eğilimini frenleyebilir. Ama, bir eliyle döviz satıp diğer eliyle piyasaya döviz alabilecek TL veren bir merkez bankasının döviz kuru düzeyini kalıcı bir biçimde etkileyebilmesi bu şartlarda mümkün değil. Bu strateji fazla uzun zaman da sürdürülemez. Ancak yurtdışındaki olumsuzluklar azalıp risk iştahı arttığında döviz kurları yeniden düşüş eğilimine girebilir.
TL faizlerini belli bir düzeyde tutmaya çalışarak yapılan döviz müdahalelerinden başka bir şey de bekleyemeyiz. Müdahale topal olunca, sonuçları da aksıyor.