Advertisement

Alman Merkez Bankası Başkanı Jens Weidmann görevini devralırken yaptığı konuşmada finansal istikrarı sağlamanın merkez bankalarının değil hükümetlerin görevi olduğunun altını çizmişti. Bu yaklaşımını Avrupa Merkez Bankası toplantılarında da tekrarladı.
Yüzde yüz katıldığım bir görüş olduğunu baştan belirteyim.
Finansal istikrarın tanımı tam yapılamasa bile aşağıdaki unsurların bu istikrarı tehdit ettiği genelde kabul edilir.
■ Yüksek kamu borcu.
■ Sürdürülemez bütçe açıkları.
■ Kredibilite kaybı.
■ Banka sermayelerinin yetersizliği.
■ Varlık fiyatlarındaki balonlar.
■ Dışarıdan kaynaklanan şoklar.
■ Cari işlemler açığı.
■ Banka kredilerinde aşırı yükselmeler.
■ Sağlıksız ve yüksek oranlı büyümenin oluşması.
■ Finans sisteminde kırılganlıklar.
■ Enflasyon artışı.

HÜKÜMETİN SORUMLULUĞU
Listeyi daha da uzatabilirsiniz. Ancak finansal istikrarsızlık yaratabilecek tüm bu unsurların içeriğine baktığınızda, enflasyon hariç diğerlerinin hükümetlerin sorumluluğunda olduğunu anlarsınız.
Bunların birçoğunu merkez bankalarının kontrol edip önlemeye çalışması güçtür.
Artan bütçe ya da cari işlemler açığına ya da hükümetlerin kredi kaybına çareyi merkez bankaları bulamaz. Büyümeyi ve istihdamı artırmak, siyasilerin bir numaralı ekonomik gündem maddesidir.
Aynı şekilde finansal varlıklarda oluşan balonları tespit edip bunları yok etmek hem fiyat istikrarı hem de hükümetlerin amaçlarıyla çatışır.
Tek tek bankaların aktiflerinde neler olduğunu bulmak, batık kredileri belirlemek, kredi artışlarına tek başına mani olmak da merkez bankalarının üstlenecekleri görevler değildir. Bankaları düzenleyen ve denetleyen kurumlar zaten bunun için kurulmuşlardır.
Burada finansal istikrarın önemsiz olduğunu kesinlikle söylemiyorum. Aksine fiyat istikrarının olmazsa olmaz koşuludur.
Ne var ki, denetimin eksikliği ya da bu eksikliğe çare bulamayan hükümetlerin katkısıyla çıkan küresel kriz sonrası finansal istikrar sorunlarını merkez bankalarının omuzlarına yükleyerek yeni bir krizden kurtulmanın da yanlış bir politika olduğu görüşündeyim.

MERKEZ BANKALARININ GÖREVİ
Merkez bankalarının asli görevi, fiyat istikrarını sağlamaktır. Bunun dışında fiyat istikrarını sağlamak amacıyla çelişmemek kaydıyla hükümetlerin büyüme ve istihdam politikalarını desteklemesi ya da finansal istikrarı sağlamaya soyunması para politikasının temel amacına aykırıdır.
Hükümetler bu sorumluluğu almak istemedikleri için işi hep merkez bankalarına yıkma eğilimi taşırlar.
Kriz sonrası gözledik. ABD'de ve Avrupa'da yük hep FED ve ECB üzerinde kaldı. Oysa kriz hâlâ devam ediyor.
Bizde de aynı eğilimi Kasım 2010'dan sonra izledik. Sonuçlar ortada. Hükümet, BDDK ya da SPK fazla çaba göstermeden cari işlemler açığı, kredi büyümesi, aşırı ısınmanın önlenmesi gibi konularda hep Merkez Bankası'nı devreye soktu.
Banka da "Önümüzdeki dönemde şu olacak, bu olacak" diye bir yılı geçirdi. Sorunlar ise sürüyor.
Buna karşı ikinci plana atılan fiyat istikrarı, enflasyonun başını kaldırmasıyla kendini hissettirmeye başladı.
Alman Merkez Bankası Başkanı Weidmann'ın sözlerini bir kez daha vurgulayalım: Finansal istikrarı sağlamak, merkez bankalarının değil hükümetlerin görevidir.
Bu Türkiye için de geçerlidir.