Advertisement

Fransız yönetmen François Truffaut'nun 1959 yılı yapımı "400 Darbe" filmi sinema sanatında büyük devrim yaratmıştı.
"Yeni Dalga" diye adlandırılan bu değişimden sonra dünya sineması bir daha eskiye dönemedi, yepyeni bir kimliğe büründü.
2008-2009 yıllarında ortaya çıkan küresel kriz de kanımca ekonomide böylesi devrim yapacak bir süreçte ilerlemekte. Her şeyin yıkılıp yeniden yapılanacağı bir dönemden geçmekteyiz.
Bu arada da darbe yiyen yiyene.
Bu darbelerden en son nasibini alan da Almanya oldu. Geçen hafta Alman tahvilleri piyasalarda satılamama durumuna düştü ve bu krizin adeta dönüm noktasını oluşturdu.
En son kale de düştü.
Krizden çıkılabileceğine benim gibi inananların sayısı da, geçen hafta yapılan zirve toplantılarının sonuçsuzluğu sonucunda giderek azaldı.
Bu durumda, oluşacak darbelerden en az isabeti alabilmek ve bunu da hafif şekilde geçiştirebilmek en geçerli strateji haline dönüştü.

FAİZ RİSKİ KRİTİK
Türkiye'nin böylesi gelişmelerden kurtulma olasılığı yok. Sonunda şu ya da bu şekilde biz de darbelerden payımıza düşecek yaraları alacağız.
Bunun en ağır olanının faiz yoluyla ortaya çıkacağını sanıyorum.
Sıfır faiz diye geldiğimiz nokta belli. Piyasalarda son dönemde ani ve sert faiz yükselişleri oldu. Cuma günü yüzde 11 'i aşan faizler bizlere adeta alarm zilleri çaldırdı.
Bu süreç devam eder ve faizler daha da yukarı tırmanırsa, başta bankalar olmak üzere tüm özel sektörün, beklemedikleri bir   risk ve zarar ile karşılaşmaları kaçınılmaz.
Faiz riskinin gerçekleşmesi döviz riskine benzemez. Kısa süre içinde kredilerdeki daralışlar ile likiditenin kuruması azımsanmayacak zararları ortaya çıkarır. Bu zararları azaltmak yıllar alır.
Türk ekonomisinin payına düşecek 400 darbeden en güçlüsünün faiz tarafından geleceği kanısındayım. Bu tür bir riskle geçmişte tanışmamış sistemimiz zor günler geçirebilir.

***

Konut kritik sektör

Geçen hafta Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği'nin (GYODER) düzenlediği gelişen kentler toplantısı için Gaziantep'teydim. Yapılan çalışmalar ve konuşmalar arasında konut sektörünün Türk ekonomisi için nedenli önemli olduğunu bir kez daha gözlemledim.
Türkiye'de 2008 yılının başlarından bu yana her üç aylık dönemlerde 100 bini aşkın konut satışı yapılmış. Bu ivme halen de devam ediyor.
Konut inşaatının sanayi sektörüne, ithalata ve istihdama yaptığı katkılar yadsınamaz. İç talebin canlılığını korumasında ve büyümenin bu kadar yükselmesinde başta gelen sektörlerden birisi de bu.
Tek hanelere düşen enflasyon sonucunda bankaların düşük faizli bireysel kredilerinde gözlenen artışların, konut üretim ve satışlarının en önemli nedeni olduğu kesin.
Son dönemde yükselen faizler bu süreci tehdit eden risklerin başında geliyor. Ağırlaşacakfaiz maliyeti ve artacak aylık ödemeler konut talebini bir anda kesebilir.
Türkiye 2012 yılının ilk ve ikinci çeyreğinde eksi büyüme rakamları ile karşılaşırsa bunun nedeninin konut sektöründeki daralmadan kaynaklanacağının akıldan çıkarılmaması gerekir.