Advertisement

Son 15 yılda IMF'nin, Merkez Bankası politikalarını böylesine sert bir biçimde eleştirdiğini hatırlamıyorum. Tam tersine IMF hükümete yüklenip Merkez Bankası'nı hep överdi, uygulanan para politikasının doğru olduğunu söylerdi.
Bu kez yayınladığı 30 Kasım'da yapılan 4. Madde görüşme notunda Merkez Bankası politikalarına bakışı oldukça değişik.
IMF'nin kendi felsefesine ve politikalarına aykırı uygulamaları sevdiği söylenemez. Ne var ki gerek ulaşılan sonuçlar gerekse IMF'nin uluslararası piyasalardaki ağırlığı, eleştirileri ciddiye almamızı bize hatırlatıyor.
Bu arada yine altını çizelim. 4. Madde Raporu son üç yılda olduğu gibi yayınlanmadı. İçeriğindeki eleştirilerin daha ağır olduğu kanısındayım.

ELEŞTİRİ NOKTALARI
IMF, Merkez Bankası na yüklenirken politikalarının daha şeffaf, istikrarlı ve finansal derinliği artıracak nitelikte olması gerektiğini söylüyor. Diğer bir anlatımla halen uygulanan politikaların şeffaflıktan uzak, istikrarlı olmayan ve finansal derinliği azaltan nitelikler taşıdığını ima ediyor.
Öte yandan faiz koridorunu beğenmiyor. Bunun Türkiye için lüzumlu dış sermaye akımlarını azaltacağının altını çiziyor.
Finansal istikrarı sağlamak için alınan önlemlerin eksik olduğunu ve bu bağlamda finans sektöründeki zayıf noktalara eğilmek gerektiğini belirtiyor. Kredi artışlarındaki yavaşlamanın sert bir biçimde olmaması önerisinde bulunuyor.
IMF, politika faizinin etkin olmaması sonucu fiyat ve finansal istikrarı sağlayamadığı saptaması ile Merkez Bankası'nın görevini yapamadığını dolaylı yoldan ifade ediyor.
Özetle, Merkez Bankası'nın savunduğu her politika aracını eleştiriyor. Daha ne desin?
Bu eleştirilerin temelinde faiz oranına dayalı bir para politikası uygulanmamasının payı kuşkusuz fazla.
Bankanın hükümetin faizi düşürme baskısı nedeniyle zorlanarak ortaya koyduğu ve sonuçlarının da parlak olmadığı bir politika bileşimi IMF'ye tam 90'dan gol atma fırsatını veriyor.
"Benim politikalarım seninkinden iyidir" ya da "Benim politikalarım seninkini döver" olanağını IMF ye vermemek gerekiyordu.
Ama ne yazık ki bu gerçekleşti. Şimdi, "IMF bu işi bilmez, bir iki uzmanla Türkiye değerlendirilemez" demek yerine oturup iki kez düşünmenin zamanının geldiği kanısındayım.

 

Sanayi üretimi doludizgin
IMF'nin son tahminlerine göre 2012 yılında Türkiye ancak yüzde 2 büyüyecek.
Bunun için tüketimin 2011 yılındaki yüzde 6.8'lik büyüme oranından 2012'de yüzde 0.5'e, yatırımların ise yüzde 25.2'den yüzde 0.6'ya düşmesi gerekiyor.
Oysa ekim ayı sanayi üretimi bir önceki yıla kıyasla yüzde 7.5 oranında ve bekleyişlerin çok üzerinde arttı.
Büyüme durmuyor. Nerede duracağı da tam kestirilemiyor. Eğer IMF'nin hesapları tutarsa ve de Merkez Bankası politikalarında ısrar ederse 2012 kâbus gibi geçecek demektir.
Zira halen yüksekte seyreden üretim ve büyüme verileriyle önümüzdeki yıla ilişkin tahminleri bir arada düşündüğümüzde bizim çok sert bir inişe geçeceğimiz anlaşılıyor.
Ben aynı fikirde değilim ama art arda gelen raporlar ve özellikle IMF'nin değerlendirmeleri piyasalarda olumsuzluğa neden olabilir.
Bir anda azalacak ya da tersine dönecek dış fon akışı bizi hiç de ummadığımız noktalara sürükleyebilir. Unutmayalım 2012'de 190 milyar dolar brüt dış kaynağa ihtiyacımız var.