Advertisement

Dün açıklanan iki önemli veriden III. çeyrek büyümeye ilişkin olanlar bekleyişlerin ya da ümitlerin ötesinde bir artışa işaret ediyor. Yıllık büyümenin yüzde 8'in üzerine çıkması olasılığını artırıyor.
Cari işlemler açığı verileri ise beklenen şekilde bir gelişme gösteriyor.
İnsan sevinsin mi yoksa üzülsün mü bilemiyor. Ancak dünyanın bu ortamında riskli yollarda yürüdüğümüz kesin.
Ürettiğimizden daha fazla harcarsak ya da harcamalarımızın bir kısmını dışarıdan temin ettiğimiz kaynaklarla finanse edersek bunun sürdürülemez bir süreç olduğunu biliyoruz.
Yakın geçmişte örneklerini gördük. Yunanistan 10 yıl dışarıya borçlanarak halkını memnun etti. Aynı şekilde Portekiz, İrlanda gibi ülkeler de ürettiklerinden daha fazlasını tüketerek ve rekabetçilik durumunu düzeltmeden büyümelerini sürdürmeye çalıştılar. Ama olmadı.
Siyasiler "en büyük büyüme bizim" gibi nutuklar atarken bu değirmenin suyunu hiç hesaba katmıyorlar. Azalan tasarrufları düşünmüyorlar. "Nasıl olsa her şey teğet geçer" yaklaşımı içindeler.

YUMUŞAK İNİŞ İÇİN GEREKENLER
Büyüme ve buna bağlı cari işlemler açığını "sürdürülebilir" düzeye indirmek ve yumuşak inişi gerçekleştirmek gerekiyor. Bunun için;
■ İç tüketimin daraltılması şart. Özellikle özel sektör yatırımlarındaki anormal artışların makul düzeye indirilmesi ve ithalatın da buna paralel yavaşlatılması olmazsa olmaz şeklinde bir koşul olarak karşımıza çıkıyor.
■ İnşaat sektörünün bu yılın ilk üç çeyreğindeki sırasıyla yüzde 14.4, 13.0 ve 10.6 olan büyüme hızının sektörü zor duruma sokmayacak biçimde azaltılması da zorunlu.
■ Uygulanan düşük faiz politikasının geldiğimiz bu riskli durumun en önemli "müsebbibi" olduğunu düşünüyorum. Merkez Bankası'nın, "Türk malı" faiz koridorunu bir tarafa bırakarak faiz oranlarını yükseltmesi gerekiyor. Yumuşak iniş ancak bu şekilde ortaya çıkabilecek.
■ Rekabetçilik düzeyini artırdıkça dış talebin büyümeye katkısının pozitife döneceğini dün açıklanan verilerden gözledik. Bunun sürmesi lazım ki iç ve dış talepteki dengelenme yumuşak inişi beraberinde getirebilsin.
■ Merkez Bankası'nın, çıktı açığının hâlâ devam ettiği ve kredi artışının yüzde 10'larda devam ettiği gibi yanıltıcı beyanlardan kaçınması gerekiyor. Bu tür beyanlar piyasaların güvenini azaltıyor.
Bu yıl artık olan oldu. Önümüze bakalım. Dayak yemeden şu köprüden kazasız belasız karşı tarafa geçmeye çalışalım.

***

Finansmanda zorlanma

Bu yılın mart ve nisan ayları hariç cari işlemler açığının tutarı, finansmanından daha yüksek gerçekleşmiş. Cari açık düşmesine karşın sermaye hesaplarında izlenen finansmanı giderek daha yetersiz hale gelmeye başlamış. Son üç ayda bu eğilim daha da belirginleşmiş.
Ekim ayındaki 4.2 milyar dolarlık cari açığa karşı sermaye hesabı eksi 481 milyon dolarla kapanmış.
Anlamı, bulmamız gerekli dış kaynak tutarı 4.7 milyar dolara çıkmış.
Bunun 3.7 milyar dolarını rezervleri harcayarak sağlamışız. 946 milyon dolar da kaynağı belli olmayan yerlerden gelmiş.
Umarım rezervleri kullanarak finansman sağlama sürecine nokta koyarız.